Ticker

6/recent/ticker-posts

SiMAT DUASI - ismi Azam ile sıkıntı ve dertten kurtulmak için -ŞEBBUR DUASI



SiMAT DUASI 

İsmi Azam ile sıkıntı ve dertten kurtulmak için - ŞEBBUR DUASI


Şebbur Duası diye de meşhur olan Simat duasının Cuma gününün son saatlerinde okunması müstehaptır. Geçmiş alimlerin çoğu meşhur dualardan olan Simat duasını okumaya özen gösterirlerdi. Simat, Alamet ve nişane anlamına gelen “simeh” kelimesinin çoğuludur. Duada ismi azam, kabul olma nişane ve alametleri çok olduğundan bu isimle adlandırıldığı söylenmiştir.


SiMAT DUASI - ismi Azam ile sıkıntı ve dertten... paylaşan: hayatin-icinden


Simat duasını, Cuma gurup vakti ve Cumartesi akşamları (Cuma gününü Cumartesi gününe bağlayan gece) okumak müstahaptır ve ayrıca bir yere gitmek isteyen veya bir haceti olan veya korktuğu bir düşmanla ya da çekinip korktuğu her hangi bir devlet adamıyla yüz yüze geldiği vakit bu duayı okursa hacetleri kabul olur ve düşmana karşı korunur.

Her kim bu duayı okuyamıyorsa duayı yazıp kolunun üzerine bağlar veya koltuk altına bırakırsa aynı tesiri göstermektedir. Şialar, Simat duasını Cuma gününün son saatlerine doğru (akşam namazı vakti girmeden önce) toplu veya ferdi olarak dini mekânlarda okumaktadırlar.

Simat duasında Allah, “İsmi Azam”, peygamberler ve Allah’ın elçileri ile tekellüm ettiği ve vahiy indirdiği mukaddes mekânlara and içilerek anılmaktadır. Duanın başında Allah’la münacat edilmekte ve zımnında Allah’ın nimetlerine değinilmektedir. Hz. Musa’nın İsrailoğulları ile birlikteliği, denizi yarıp içinden geçmeleri ve Firavun ve ordularının yok edilmesine işaret edilmektedir. Duanın başka pasajlarında Allah’ın Hz. Musa, Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup ile konuştuğuna değinilmekte ve Allah’ın onlara yardım ulaştırdığını anlatmaktadır.

Allah’ın Hz. Âdem (a.s) ve soyuna olan rahmeti hatırlatmakta ve sonra Allah’ın geçmiş ümmetlere olan bereketine dikkat çekilmekte ve Peygamberimizin (s.a.a) soyu ve ümmetine olan bereketine vurgu yapılmaktadır. Allah’tan peygamber ve Ehlibeytine salat ve selam göndermesini istemekte ve Hz. İbrahim ve soyuna ulaştırdığı bereket ve rahmeti gibi onlara da bereket ve rahmetini ulaştırmasını istemekte.

Bu dua Şeyh Tusî'nin “Misbah" adlı eserinde, Seyyid İbn Tavus'un “Cema-lu'l-Usbu" adlı eserinde ve Kef'amî'nin kitaplarında muteber senetlerle Hz. Mehdi'nin (a.f) dört sefirinden biri olan Muhammed b. Osman-i Amri'den (r.a), yine İmam Muhammed Bâkır (a.s) ve İmam Cafer-i Sadık'tan (a.s) rivayet edilmiş ve Alame Meclisi onu şerhiyle birlikte “Biharu'l-Envar" adlı kitabında zikretmiştir. Şeyh'in "Misbah" adlı kitabında bu dua şöyle rivayet edilmiştir:


"Allah'ım! Yüce, en yüce, en aziz, en ulu ve saygın ismin hürmetine senden diliyorum; o ismin hürmetine ki gökyüzünün kapalı kapılarına rahmet üzere açılmaları için okunduğunda açılıverir; yeryüzünü sıkıntılarının kapısına rahatlık ve kurtuluşa erişilmesi için okunduğunda rahatlık ve kurtuluşa erişilir; zorlukların kolaylığa dönüşmesi için okunduğunda kolaylığa dönüşür; dirilmeleri için ölülere okunduğunda diriliverirler; 

musibet ve kederlerin giderilmesi için okunduğunda musibet ve kederler giderilir; en saygın ve en aziz ulu zatının yüceliği hürmetine, O ki yüzler onun karşısında zelil olur, boyunlar huzu eder, -heybetinden- sesler huşu eder (kesiliverir), kalpler ona muhalefet etmekten korkar;

iznin olmaksızın gökyüzünü yere düşmekten, gökleri ve yeri yok olmaktan koruyan güç ve kuvvetin hürmetine, alemdekilerin karşısında alçaldıkları maşiyyetin hürmetine, kendisiyle gökleri ve yeri yarattığın kelimen hürmetine,

alemin hayret verici şeylerini meydana getirdiğin hikmetin hürmetine ki onunla karanlığı yarattın ve onu gece kıldın, geceyi ise sükunet  kıldın ve yine nur ve aydınlığı yarattın ve onu gündüz kıldın, gündüzü ise iş ve çalışmak için varlıklara görme sebebi kıldın, güneşi yaratıp onu aydınlık kıldın,

ayı yaratıp onu nur kıldın, yıldızları yaratıp onları belirginlik, burç, lamba, ziynet ve (kuruntuları) taşlama vesilesi kıldın, onun için doğular ve batılar kıldın, güneş için doğuş yerleri ve mecralar kıldın ve onun için medarlar ve yüzme yerleri belirttin.

Gökyüzünde onlar için menziller takdir ettin; sonra takdirini güzelleştirdin. Onları çeşitli şekillere soktun ve şekillerini güzelleştirdin! Onları kendi isimlerinle güzel bir şekilde saydın; hikmetinle tedbir ettin ve tedbirini güzelleştirdin!

Gecenin, gündüzün ve saatlerin sultasıyla onları musahhar ettin ve onlarla yılların sayısını ve günlerin hesabını, onları görmeyi bütün insanlar için eşit kıldın.

Allah'ım! Yakın meleklerinin idraki üstünde, nur bulutlarının üstünde, Turisina ve Huris dağında, o mukaddes vadide, mübarek kubbede, sağ taraftaki dağın yönünden, o ağacın içinden, -geceleyin lamba gibi ışık saçan- ateş sütununda şehadet sandığının üstünde, kuddüs meleklerin arasında kulun ve elçin Musa b. İmran aleyhisselam'la konuştuğun,

Mısır'da dokuz açık mucizeyle ve İsrailoğulları için denizi yardığın günün, Suf denizinde taştan fışkıran çeşmelerde meydana getirdiğin hayretlerde ve suyu denizin içinde taş gibi dondurup İsrail oğullarını denizden geçirdiğin,

sabretmelerinden dolayı onlara karşı tamamlanan güzel kelimen (hükmün), alemdekiler için bereketli kıldığın yeryüzünün doğularını ve batılarına onları mirasçı kıldığın, Firavun'u, askerlerini ve onların merkeplerini boğduğun yüceliğin hürmetine; yüce, en yüce, en aziz, en ulu, en saygın ismin hürmetine,

kendisiyle Turisina'da kelimin olan Musa aleyhisselama ve daha önce Hiyf mescidinde Halil'in İbrahim aleyhisselama,(ibadet yeri olan) Şiya kuyusunda seçkin kulun İshak aleyhisselama, peygamberin Yakub aleyhiselama Beyt-i Îl'de tecelli ettiğin,

İbrahim aleyhisselama ahdinle, İshak'a yemininle, Yakub'a şehadetinle, müminlere vaadinle ve senin isimlerine davet edenlere icabet ederek vefa ettiğin yüceliğin hürmetine; Rumman kubbesinde Musa aleyhisselama zahir olan yüceliğin hürmetine,

sağlam ayetlerle -düşmana- galebeyle ve izzet yüceliğiyle Mısır diyarında vuku bulan ayetlerin hürmetine, güçlü saltanat, kudret izzeti, mükemmel kelimenin ("oluver" emri) şanı, gökyüzündekilere ve yerdekilere, dünya ve ahiret ehline lütufta bulunduğun kelimelerin hürmetine,

bütün yaratıklarına minnet bıraktığın rahmetin hürmetine, alemdekilere -hüccet- ikame ettiğin gücün hürmetine, dehşeti Turisina dağının yıkılmasına neden olan nurun hürmetine,

yeryüzünün dayanamadığı, göklerin tevazu ettiği, büyük derinliğin (uçsuz-bucaksız alem okyanusu) mustarip olduğu, denizlerin ve nehirlerin dalgalandığı, dağların huzu ve huşu ettiği, yeryüzünün tüm çalaçukurluklarına rağmen durup hareket etmediği, tüm yaratıkların teslim olduğu,

esen rüzgarların perişan olduğu (durduğu), ateşkedelerde ateşin söndüğü ilmin, yüceliğin, azametin, izzet ve haşmetin hürmetine, asırlar boyunca galebesi bilinen, göklerde ve yerlerde övülen saltanatın hürmetine, daha önce babamız Adem aleyhisselam ve rahmetinle onun soyundan gelenlere gerçekleşen (onlara keramet ve üstünlük tacı giydiren) doğru kelimen hürmetine senden diliyorum.

Her şeye galebe çalan kelimen hürmetine, dağa (Tur'a) tecelli ettiğin, dağın dağılmasına ve Musa'nın bayılarak yere düşmesine neden olan nurun hürmetine; Turi sina'da gözüken, kendisiyle kulun ve elçin Musa b. İmran'la konuştuğun yüceliğin hakkı için,

Sair'de (Hz. İsa'nın (a.s) münacat ettiği yer) parlayışın, mukaddes kişilerin sahip olduğu yüksek makamlarda, sıra sıra dizilen melekler ordusu, tesbih eden meleklerin huşusu karşısında -Mekke yakınlarında- Faran dağında -Resul-i Ekrem'e- zuhur edişin hürmetine,

Muhammed sallallahu aleyhi ve âlihin ümmetinde İbrahim Halil aleyhisselama mübarek kıldığın, İsa aleyhisselamın ümmetinde seçkin kulun İshak aleyhisselama mübarek kıldığın,

Musa aleyhisselamın ümmetinde halis kulun Yakub'a mübarek kıldığın, habibin Muhammed sallallahu aleyhi ve âlihi ve selem'in soyu, zürriyeti ve ümmetinde ona mübarek kıldığın bereketlerin hürmetine senden diliyorum.

Allah'ım! Biz bu olayların vuku bulduğu zamanlarda olmayıp tanık olmadığımız ve onları gözlerimizle görmediğimiz halde gerçek ve tam anlamıyla iman ettiğimiz gibi -senden diliyoruz ki- İbrahim ve İbrahim oğullarına ettiğin en üstün salat et ve bereket ver

Rahmetle Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salat eyle, Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine bereket ver, Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle. Doğrusu Sen övülmüş ve yücesin; dilediğini yapansın ve Senin her şeye gücün yeter."

Daha sonra hacetlerini isteyip peşinden de şöyle de:

"Allah'ım! Tefsirini ve batınını senden başka kimsenin bilmediği bu dua ve bu isimlerin hakkı hürmetine Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve bana karşı kendine layık olan şekilde davran ve benim hakkettiğim şekilde değil. Benim geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla, helal rızkını bana genişlet; kötü insanın zahmetini, kötü komşuyu, kötü arkadaşı, kötü yöneticiyi benden uzaklaştır; gerçekten sen dilediğin şeye kadirsin ve her şeyi çok iyi bilensin. Ey alemlerin Rabbi -bu duamı- kabul et."

Bazı nüshalarda şöyle geçer:

“Doğrusu senin her şeye gücün yeter" cümlesinden sonra hacetlerini iste ve sonra şöyle de:

"Ya Allah, ey kullarını seven, ey onlara nimet veren, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, ey yücelik ve ikram sahibi, ey merhametlilerin en merhametlisi! Allah'ım! Bu duanın hakkı hürmetine..."

Bu duayı sonuna kadar oku. Allame Meclisî, Seyyid İbn Bâkî'nin “Misbah" adlı eserinden Simat duasından sonra şu duanın okunmasını nakletmiştir:

"Allah'ım! Tefsirini, tevilini, batınını ve zahirini senden başka kimsenin bilmediği bu dua ve bu isimlerin hakkı hürmetine Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine rahmet eyle ve beni dünya ve ahiret hayrıyla rızıklandır."

Daha sonra hacetlerini iste ve peşinden de şöyle de:

"Bana karşı kendine yakışır şekilde davran ve benim hakkettiğim şekilde değil. Ve falan oğlu filandan benim intikamımı al." "Falan oğlu filan" yerine düşmanının ismini söyle.

"Benim, ebeveynimin, bütün erkek ve kadın müminlerin geçmiş ve gelecek günahlarımı bağışla, helal rızkından rızkımı genişlet; kötü insanın zahmetini, kötü komşuyu, kötü yöneticiyi, kötü arkadaşı, kötü günü, kötü saati benden uzaklaştır; bana hile yapandan, bana zulmedenden, bana, aileme, çocuklarıma, kardeşlerime, komşularıma, erkek ve kadınlardan olan mümin akrabalarıma zulmetmek isteyen kimseden intikamımı al; gerçekten sen dilediğin şeye kadirsin ve her şeyi çok iyi bilensin. Ey alemlerin rabbi -bu duamı- kabul et."

Daha sonra şöyle de:

"Allah'ım! Bu dua hürmetine fakir olan erkek ve kadın müminlere zenginlik ve servet, hasta olan  erkek ve kadın müminlere şifa ve sağlık, hayatta olan erkek ve kadın müminlere lütuf ve bağış, ölen erkek ve kadın müminlere mağfiret ve rahmet, yolcu olan erkek ve kadın müminlere sağ-salim ve bir yarar etmiş olarak vatanlarına dönüş ver.

Rahmetin hürmetine ey merhametlilerin en merhametlisi. Efendimiz, peygamberlerin sonuncusu Muhammed'e ve onun tertemiz Ehl-i Beyt'ine rahmet ve çokça selam eyle."

Şeyh İbn Fehed diyor ki: Simat duasından sonra şöyle demek müstehaptır:

** "Allah'ım! Ben bu duanın hakkı hürmetine ve onda geçmeyen isimlerin hürmetine ve onların kapsadığı ve senden başka kimsenin bilmediği tefsir ve tedbir hürmetine benim 
******* et."

"*******" yerine hacetlerini iste.



Yorum Gönder

0 Yorumlar