BAKARA SURESİ
Bismillâhirrahmânirrahîm
2/BAKARA-1: Elif, lâm, mim.
Elif, Lâm, Mim.
2/BAKARA-2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).
İşte bu Kitap ki, O'nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
2/BAKARA-1: Elif, lâm, mim.
Elif, Lâm, Mim.
2/BAKARA-2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne).
İşte bu Kitap ki, O'nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir.
2/BAKARA-3: Ellezîne yu'minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne).
Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah'a) îmân ederler,
namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk
ederler (başkalarına verirler).
2/BAKARA-4: Vellezîne yu'minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablik(kablike) ve bil âhireti hum yûkınûn(yûkınûne).
Onlar (takva sahipleri) ki, sana indirilene ve senden önce
indirilenlere (bütün semavî kitaplara) îmân ederler ve onlar ahirete
yakîn hasıl ederler (yakîn seviyesinde kesin olarak inanırlar).
2/BAKARA-5: Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûn(muflihûne).
İşte onlar, Rab'lerinden bir hidayet üzeredirler. Ve işte onlar,onlar muflihundurlar (felâha, kurtuluşa erenlerdir).
2/BAKARA-6: İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu'minûn(yu'minûne).
Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşittir (birdir), mü'min olmazlar.
2/BAKARA-7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem'ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun).
Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem'î) hassasının
üzerini mühürledi ve görme (basar) hassasının üzerine gışavet (perde)
çekti. Onlar için azîm (büyük) azap vardır.
2/BAKARA-8: Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu'minîn(mu'minîne).
Ve insanlardan bir kısmı derler ki: "Biz Allah'a ve ahiret gününe
(hayatta iken ruhun Allah'a ulaşacağı güne) îmân ettik." Ve onlar mü'min
değillerdir.
2/BAKARA-9: Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş'urûn(yeş'urûne).
(Zannederler ki) Allah'ı ve âmenû olanları aldatırlar. Ve onlar, kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında da olmazlar.
2/BAKARA-10: Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn(yekzibûne).
Onların kalplerinde maraz (hastalık) vardır. Allah da bu sebeple
onların hastalığını arttırdı. Tekzip etmiş olmaları (Allah'a ulaşmayı
yalanlamaları) sebebiyle onlar için elîm bir azap vardır.
2/BAKARA-11: Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne).
Onlara (Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve
başkalarını hidayetten men ettikleri için Allah'ın hastalıklarını
artırdığı insanlara): "Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah'ın
yolundan men etmeyin)!" denildiği zaman: “Biz sadece ıslâh ediciyiz.”
dediler.
2/BAKARA-12: E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş'urûn(yeş'urûne).
Gerçekten onlar, fesat çıkaranlar, onlar değil mi? Ve lâkin farkında değiller.
2/BAKARA-13: Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu'minu
kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ
ya'lemûn(ya'lemûne).
Ve onlara: "İnsanların inandıkları gibi siz de âmenû olun (Allah'a
ulaşmayı dileyin)." denildiği zaman: "O sefihlerin (akılsızların) îmân
ettiği gibi mi âmenû olalım?" dediler. Gerçekten onlar, kendileri sefih
değiller mi? Ve lâkin bilmiyorlar.
2/BAKARA-14: Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ
şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûn(mustehziûne).
Ve âmenû olanlarla buluştukları zaman: "Biz îmân ettik." dediler.
Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman: "Muhakkak ki biz sizinle
beraberiz. Biz (onlarla) sadece alay eden kimseleriz." dediler.
2/BAKARA-15: Allâhu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya'mehûn(ya'mehûne).
Allah da onlarla istihza (alay) eder ve onlara mühlet verir. Onlar, kendi azgınlıkları (isyanları) içinde bocalarlar.
2/BAKARA-16: Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
İşte onlar, o kimselerdir ki, hidayet ile dalâleti satın aldılar.
Fakat onların ticareti, onlara hiç kâr sağlamadı ve hidayete ermiş
değillerdi.
2/BAKARA-17: Meseluhum ke meselillezistevkade nârâ(nâren), fe lemmâ
edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ
yubsirûn(yubsirûne).
Onların durumu, ateş yakıp böylece çevresindeki şeyleri aydınlattığı
zaman Allah'ın nurlarını giderdiği ve onları karanlıklar içinde
bıraktığı kimselerin durumu gibidir. (Artık) onlar göremezler.
2/BAKARA-18: Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûn(yerciûne).
Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Artık onlar dönemezler.
2/BAKARA-19: Ev ke sayyibin mines semâi fîhi zulumâtun ve ra'dun ve
berk(berkun), yec'alûne esâbiahum fî âzânihim mines savâiki hazaral
mevt(mevti), vallâhu muhîtun bil kâfirîn(kâfirîne).
Veya (onlar), gökten boşanan, içinde karanlıklar, gök gürlemesi ve
şimşek bulunan bir yağmura (tutulmuş) gibidirler. Yıldırımların
(dehşetinden) ölüm korkusuyla kulaklarını parmaklarıyla tıkarlar. Ve
Allah, kâfirleri kuşatandır.
2/BAKARA-20: Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev
fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem'ihim
ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
Şimşek neredeyse onların gözlerini kamaştırır. Onları her
aydınlatmasında onun (ışığında) yürürler. Ve onların üzerlerine karanlık
çökünce de dikilip kalırlar. Ve eğer Allah dileseydi, onların
duymalarını da görmelerini de elbette giderirdi. Muhakkak ki Allah,
herşeye kâdirdir (herşeye gücü yeter).
2/BAKARA-21: Yâ eyyuhen nâsu'budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne).
Ey insanlar! Rabbinize kul olun ki O, sizi ve sizden öncekileri yarattı. Umulur ki böylece siz, takva sahibi olursunuz.
2/BAKARA-22: Ellezî ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââ(binâen),
ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum,
fe lâ tec'alû lillâhi endâden ve entum ta'lemûn(tâ'lemune).
O (Allah) ki; yeryüzünü sizin için döşek ve göğü bina kıldı. Ve
gökten su indirdi. Ve böylece onunla mahsullerden sizin için rızık
çıkardı. Öyleyse bile bile Allah'a eşler kılmayın (putlar edinmeyin).
2/BAKARA-23: Ve in kuntum fî reybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe'tû bi
sûretin min mislihî, ved'û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum
sâdıkîn(sâdıkîne).
Ve eğer kulumuza indirdiğimiz şeyden (Kur'ân'dan) şüphe içindeyseniz,
o zaman o'nun mislinden bir sure getirin ve Allah'tan başka
şahitlerinizi de davet edin, eğer siz sadıklarsanız.
2/BAKARA-24: Fe in lem tef'alû ve len tef'alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirîn(kâfirîne).
Fakat, eğer yapamazsanız ki asla yapamazsınız, o taktirde kâfirler
için hazırlanmış, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten sakının.
2/BAKARA-25: Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum
cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), kullemâ ruzikû minhâ min
semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kabl(kablu) ve utû bihî
muteşâbihâ(muteşâbihan), ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ
hâlidûn(hâlidûne).
Ve âmenû olup, ıslâh edici (nefsi tezkiye edici) amelde bulunanlar
için altlarından nehirler akan cennetler olduğunu müjdele. Oradaki
meyvelerden ve mahsullerden bir rızıkla her rızıklandırılışlarında "İşte
bu bizim daha önce de rızıklandırıldığımız (yediğimiz) şeydir."
dediler. Ve ona (dünyadaki rızıklarına) benzer (lezzet ve nefaset
bakımından çok üstünü) verilmiştir. Onlar için orada temiz eşler vardır.
Ve onlar orada ebedî kalacak olanlardır.
2/BAKARA-26: İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ
fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya'lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve
emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâ(meselen),
yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâ(kesîran) ve mâ yudıllu bihî
illel fâsıkîn(fâsıkîne).
Muhakkak ki Allah bir sivrisineği, hatta onun üstünde olanı da misal
vermekten çekinmez. Fakat âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler),
onun Rab'lerinden bir hak olduğunu bilirler. Kâfirler (Allah'a ulaşmayı
dilemeyenler) ise: "Allah, bu misalle ne demek istedi?" derler. (Allah)
onunla birçoğunu dalâlette bırakır, birçoğunu da onunla hidayete
erdirir. Ve onunla fâsıklardan başkasını dalâlette bırakmaz.
2/BAKARA-27: Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba'di mîsâkıh(mîsâkıhî),
ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ard(ardı)
ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Onlar (fâsıklar), (kâlû belâ günü Allah'a verdikleri) misaklarından
sonra Allah'ın Ahdi`ni bozarlar. Ve Allah'ın, O'na (Allah'a)
ulaştırılmasını emrettiği şeyi keserler. Ve (başka insanların, ruhlarını
Allah'a ulaştırmalarına da mani olurlar. Ve bu sebeple) yeryüzünde
fesat çıkarırlar. İşte onlar (kazandıkları pozitif dereceler negatif
derecelerden az olup) hüsranda olanlardır.
2/BAKARA-28: Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe
yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûn(turceûne).
Allah'ı nasıl inkâr edersiniz? (Kıyamet günü sur'a üfürüldükten
sonra) siz ölü idiniz. Sonra sizi (kıyamet günü) diriltti. Sonra sizi
(sur'a ikinci defa üfürüldüğünde) öldürecek. Sonra sizi (sur'a üçüncü
defa üfürüldüğünde) diriltecek. Sonra (İndi İlâhi'de) O'na
döndürüleceksiniz.
2/BAKARA-29: Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles
semâi fe sevvâhunne seb'a semâvât(semâvâtin), ve huve bi kulli şey'in
alîm(alîmun).
O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. Sonra
(kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak
düzenledi. Ve o, Alîm'dir (herşeyi en iyi bilendir).
2/BAKARA-30: Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı
halîfeh(halîfeten), kâlû e tec'alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud
dimâ(dimâe), ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lek(leke), kâle
innî a'lemu mâ lâ tâ'lemûn(tâ'lemûne).
Ve Rabbin meleklere: "Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife
kılacağım." demişti. (Melekler de): "Orada fesat çıkaracak ve kan
dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni
takdis ediyoruz." dediler. (Rabbin de): "Muhakkak ki ben, sizin
bilmediklerinizi bilirim." buyurdu.
2/BAKARA-31: Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel
melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikîn(sadikîne).
Ve (Allah), Âdem'e, (Allah'ın) isimlerinin hepsini (bu isimlerdeki
hikmetleri) öğretti. Sonra onları meleklere arz ederek dedi ki: "Haydi
sadıklardan iseniz bunları isimleri ile bana haber verin (söyleyin)."
2/BAKARA-32: Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîm(hakîmu).
(Melekler): "Seni tenzih ederiz." dediler. "Senin bize öğrettiğinden
başka (hiç) bir ilmimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, Alîm'sin (en iyi
bilensin), Hakîm'sin (hikmet sahibisin)."
2/BAKARA-33: Kâle yâ âdemu enbi'hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi
esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a'lemu gaybes semâvâti vel ardı ve
a'lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûn(tektumûne).
(Allah): "Ey Âdem! Bunları onlara, isimleriyle haber ver (bildir)."
dedi. Âdem onları isimleriyle onlara bildirdiği zaman (Allah,
meleklere): "Ben size demedim mi, muhakkak ki Ben, göklerin ve yerin
bilinmeyenlerini bilirim.Ve sizin açıkladığınız ve (içinizde) gizlemiş
olduğunuz şeyleri de bilirim ?" dedi.
2/BAKARA-34: Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ
iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).
Ve meleklere: "Âdem'e secde edin." dediğimiz zaman İblis hariç,
(onlar) hemen secde ettiler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve
kâfirlerden oldu.
2/BAKARA-35: Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ
minhâ ragaden haysu şi'tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ
minez zâlimîn(zâlimîne).
Dedik ki: "Ey Âdem! Sen ve eşin, cennette yerleşin. Oradan (oradaki
yiyeceklerden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın
yoksa zalimlerden olursunuz."
2/BAKARA-36: Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ
fîh(fîhi), ve kulnâhbitû ba'dukum li ba'din aduvv(aduvvun), ve lekum fîl
ardı mustekarrun ve metâun ilâ hîn(hînin).
Fakat şeytan, ikisinin (ayağını) oradan kaydırdı. Böylece ikisini de
içinde oldukları şeyden (ni'metten) çıkardı.Ve: "Birbirinize düşman
olarak (dünyaya) inin. Sizin için (belli) bir zamana kadar yeryüzünde
oturma ve faydalanma (geçimini temin etme) vardır." dedik.
2/BAKARA-37: Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyh(aleyhi), innehu huvet tevvâbur rahîm(rahîmu).
Sonra Âdem, Rabbinden kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve Rabbine
tövbe etti.). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu.
Muhakkak ki O, Tevvab'tır (tövbeleri kabul edendir), rahîm'dir (rahmet
nuru gönderendir).
2/BAKARA-38: Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye'tiyennekum minnî
hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum
yahzenûn(yahzenûne).
Biz dedik ki: "Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka
hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara
korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar."
2/BAKARA-39: Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nâr(nârı), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve inkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlar, işte onlar ateş ehlidir, orada ebedî kalacak olanlardır.
2/BAKARA-40: Yâ benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûn(ferhebûne).
Ey İsrailoğulları! Sizi ni'metlendirdiğim o ni'metimi hatırlayın ve
ahdimi yerine getirin. Ve (böylece) Ben de size olan ahdimi yerine
getireyim (sizleri vaadettiğim cennetime alayım). Ve(ahdinize sadık
kalmakta) artık sadece benden korkun.
2/BAKARA-41: Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû
evvele kâfirin bih(bîhî), ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve
iyyâye fettekûni.
Sizin yanınızda olanı (Tevrat'ı) tasdik edici olarak indirdiğim şeye
(Kur'ân'a) îmân edin ve o'nu inkâr edenlerin ilki siz olmayın. Ve
âyetlerimi az bir bedelle satmayın. Ve artık sadece Bana karşı takva
sahibi olun.
2/BAKARA-42: Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta'lemûn(ta'lemûne).
Ve hakkı bâtıl ile karıştırmayın (örtmeyin) ve hakkı gizlemeyin. Ve (çünkü) siz biliyorsunuz.
2/BAKARA-43: Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn(râkiîne).
Ve namazı kılın (ikame edin) ve zekâtı verin. Ve rükû edenlerle beraber rükû edin.
2/BAKARA-44: E te'murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb(kitâbe) e fe lâ ta'kılûn(ta'kılûne).
İnsanlara birr'i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da siz
kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab'ı okuduğunuz halde hâlâ akıl
etmiyor musunuz?
2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve
muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak),
huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak
mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn
derecesinde inanırlar.
2/BAKARA-47: Yâ benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn(âlemîne).
Ey İsrailoğulları! Sizin üzerinize en'am ettiğim o ni'metimi hatırlayın. Ve muhakkak ki Ben, sizi âlemlere üstün kıldım.
2/BAKARA-48: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey'en ve lâ
yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu'hazu minhâ adlun ve lâ hum
yunsarûn(yunsarûne).
Ve, bir kimseden diğer bir kimseye, bir şeyin ödenmeyeceği ve ondan
(hiç kimseden) bir şefaatin kabul edilmeyeceği ve hiç kimseden bir fidye
alınmayacağı ve onlara yardım edilmeyeceği günden sakının.
2/BAKARA-49: Ve iz necceynâkum min âli fir'avne yesûmûnekum sûel azâbi
yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min
rabbikum azîm(azîmun).
Ve sizi firavun ailesinden kurtarmıştık ki (onlar), size kötü azap
ediyorlar, oğullarınızı kesip kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Ve bunda
sizin için Rabbinizden büyük bir imtihan vardır.
2/BAKARA-50: Ve iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir'avne ve entum tenzurûn(tenzurûne).
Ve sizin için denizi yarmış, böylece sizi kurtarıp firavun ailesini boğmuştuk. Ve siz de (bunu) görüyordunuz.
2/BAKARA-51: Ve iz vâadnâ mûsâ erbaîne leyleten summettehaztumul icle min ba'dihî ve entum zâlimûn(zâlimûne).
Ve Musa'ya (Tur dağı'nda) kırk gece (beraberlik) vaadetmiştik. Sonra
siz, hemen onun ardından (Samiri'nin altından yaptığı) buzağıyı (tanrı)
edindiniz. Ve siz zâlimlersiniz .
2/BAKARA-52: Summe afevnâ ankum min ba'di zâlike leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Sonra sizi, bunun (buzağıyı ilâh edinmenin) ardından affettik. Umulur ki böylece siz şükredersiniz.
2/BAKARA-53: Ve iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Ve, umulur ki siz hidayete erersiniz diye Musa (a.s)'a kitap ve furkan vermiştik.
2/BAKARA-54: Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi innekum zalemtum
enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ bâriikum faktulû enfusekum
zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe aleykum innehu huvet tevvâbur
rahîm(rahîmu).
Ve Musa (a.s) kavmine: "Ey kavmim! Buzağıyı (ilâh) edinmenizle
muhakkak ki siz, kendi nefslerinize zulmettiniz. Hemen Yaratıcınız'a
tövbe edin. Artık nefslerinizi (birbirinizi) öldürün. bu, Yaratıcınız
katında sizin için daha hayırlıdır." demişti. Böylece O, tövbenizi kabul
buyurdu.Muhakkak ki O, O tövbeleri kabul eden ve Rahîm olandır.
2/BAKARA-55: Ve iz kultum yâ mûsâ len nu'mine leke hattâ nerallâhe cehreten fe ehazetkumus sâikatu ve entum tenzurûn(tenzurûne).
Ve: "Yâ Musa! Biz, Allah'ı açıkça görmedikçe asla sana inanmayız."
demiştiniz. Bunun üzerine sizi yıldırım yakaladı. Ve siz de (bunu)
görüyordunuz.
2/BAKARA-56: Summe beasnâkum min ba'di mevtikum leallekum teşkurûn(teşkurûne).
Sonra umulur ki böylece siz şükredersiniz diye ölümünüzden sonra sizi tekrar dirilttik.
2/BAKARA-57: Ve zallelnâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves
selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû
enfusehum yazlimûn(yazlimûne).
Ve bulutu sizin üstünüze gölgeledik. Size kudret helvası ve bıldırcın
indirdik. Sizi rızıklandırdığımız temiz şeylerden yeyin. Ve onlar, bize
zulmetmediler, fakat onlar, kendi nefslerine zulmediyorlardı.
2/BAKARA-58: Ve iz kulnâdhulû hâzihil karyete fe kulû minhâ haysu şi'tum
ragaden vedhulûl bâbe succeden ve kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum
ve senezîdul muhsinîn(muhsinîne).
Ve o zaman demiştik ki: "Bu kasabaya girin, böylece onun
(ni'metlerinden) dilediğiniz yerden bol bol yeyin". Kapıdan secde ederek
girin ve "hıtta" (günahlarımızın bağışlanmasını diliyoruz) deyin. "Biz
de sizin hatalarınızı mağfiret edelim (günahlarnızı sevaba çevirelim).
Ve muhsinlere (ni'metlerimizi) artıracağız."
2/BAKARA-59: Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe
enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû
yefsukûn(yefsukûne).
Böylece o zalimler, sözleri, kendilerine söylenenden başka bir sözle
değiştirdiler. Bunun üzerine Biz de, fıska düştüklerinden dolayı o
zulmedenlerin üzerine gökten korkunç bir azap indirdik.
2/BAKARA-60: Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel
hacer(hacere) fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâ(aynen), kad alime kullu
unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta'sev fîl ardı
mufsidîn(mufsidîne).
Ve Musa (a.s), kavmi için su istemişti. Bunun üzerine: "Asânla taşa
(kayaya) vur." dedik. Böylece ondan (kayadan) on iki pınar fışkırdı.
İnsanların hepsi kendi içeceği yeri (pınarını) bilmiğti. Allah'ın
rızkından yeyin, için ve sakın azıp yeryüzünde fesat çıkaranlar olmayın.
2/BAKARA-61: Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed'u
lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve
fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ
billezî huve hayr(hayrun), ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve
duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin
minallâh(minallâhi), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve
yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hak(hakkı), zâlike bi mâ asav ve kânû
ya'tedûn(ya'tedûne).
Ve siz: "Ey Musa! Biz bir (çeşit) yemek (yemeye) asla sabredemeyiz.
Artık bizim için Rabbine dua et. Bize yeryüzünün yetiştirdiği şeylerden,
sebzesinden, kabağından, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından
çıkarsın." demiştiniz. (Musa a.s): "Hayırlı olanı, daha değersiz olanla
mı değiştirmek istiyorsunuz? (Öyle ise) Mısır'a inin, sizin istediğiniz
şeyler muhakkak ki orada var." demişti. (Sonra da) onların üzerlerine
zillet (sefalet) ve fakirlik (damgası) vuruldu. Ve onlar, Allah'tan bir
gazaba uğradılar. İşte bu, Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve
peygamberleri haksız yere öldürmelerinden dolayıdır. İşte bu (ceza), asi
olup (isyan edip), haddi aşmış olmaları sebebiyledir.
2/BAKARA-62: İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men
âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde
rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Muhakkak ki, âmenû olanlar ve yahudi, hristiyan ve sabii olanlardan
kim, Allah'a ve ahiret gününe inandı ve ıslâh edici ameller işlediyse
(nefsini tezkiye etti ise ), artık onların mükâfatları Rab'lerinin
katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.
2/BAKARA-63: Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa'nâ fevkakumut tûr(tûra) huzû
mâ ateynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûn(tettekûne).
Sizin misâkinizi (yeminlerinizi) aldığımız zaman Tur Dağı'nı üstünüze
kaldırmıştık. Siz verdiğimiz şeyleri kuvvetle alın (sarılın) ve onun
içindeki şeyleri zikredin (hatırlayın), umulur ki böylece siz takva
sahibi olursunuz.
2/BAKARA-64: Summe tevelleytum min ba'di zâlik(zâlike), fe lev lâ
fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirîn(hâsirîne).
Sonra, bunun (misâkın) arkasından siz döndünüz.Buna rağmen eğer
Allah'ın fazlı ve O'nun rahmeti sizin üzerinize olmasaydı, siz mutlaka
hüsrana uğrayanlardan olurdunuz.
2/BAKARA-65: Ve lekad alimtumullezîne tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiîn(hasiîne).
Ve andolsun ki siz, içinizden cumartesi günündeki (avlanma yasağını)
çiğneyenleri biliyordunuz. O zaman onlara: "Hakir (aşağılık) maymunlar
olun." dedik.
2/BAKARA-66: Fe cealnâhâ nekâlen li mâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev'ızaten lil muttakîn(muttakîne).
Böylece onu (bu cezayı), hayatta olanlara ve onların arkasından
gelecek olanlara bir ibret ve takva sahipleri için bir öğüt kıldık.
2/BAKARA-67: Ve iz kâle mûsâ li kavmihî innallâhe ye'murukum en tezbehû
bakarah(bakaraten), kâlû e tettehızunâ huzuvâ(huzuven), kâle eûzu
billâhi en ekûne minel câhilîn(câhilîne).
Ve Musa (a.s) kavmine: "Muhakkak ki Allah sizin bir inek kesmenizi
emrediyor." demişti. (Onlar): "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler.
(Musa a.s) onlara: "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım." dedi.
2/BAKARA-68: Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiy(hiye), kâle
innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikr(bikrun), avânun
beyne zâlik(zalike) fef'alû mâ tu'merûn(tu'merune).
(Onlar) dediler ki: "Bizim için Rabbine dua et, onun ne (vasıfta)
olduğunu bize açıklasın." (Musa a.s) dedi ki: "Muhakkak ki O (Allah)
buyuruyor ki, o mutlaka ne genç, ne de yaşlı, ikisinin ortası yaşta bir
inektir. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın."
2/BAKARA-69: Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu
yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun
nâzırîn(nâzirîne).
(Onlar) dediler ki: "Bizim için Rabbine dua et , onun rengi nedir,
bize açıklasın." (Musa a.s) dedi ki: "Muhakkak ki O (Allah) buyuruyor
ki, o mutlaka görenlerin hoşuna gidecek parlak sarı renkte bir inektir."
2/BAKARA-70: Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara
teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûn(muhtedûne).
(Onlar) dediler ki: "Bizim için Rabbine dua et, onun nasıl olduğunu
bize açıklasın. Gerçekten o inek, bize göre, diğerlerine benziyor. Ve
eğer Allah dilerse, muhakkak ki biz (kesilmesi emrolunan ineğe) mutlaka
ulaşırız."
2/BAKARA-71: Kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda
ve lâ teskıl hars(harse), musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl'âne ci'te
bil hakk(hakkı), fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef'alûn(yef'alûne).
(Musa a.s) dedi ki: "Muhakkak ki O (Allah), buyuruyor ki, o mutlaka
boyunduruk altına alınmamış bir inektir. Toprağı sürmez, ekin sulamaz,
salmadır, onda alaca (leke) yoktur." Dediler ki: "İşte şimdi hakikati
getirdin (tam tarifini yaptın)." Bunun üzerine onu (o vasıfta olan ineği
bulup) kestiler. Ve az kalsın bunu yapmayacaklardı.
2/BAKARA-72: Ve iz kateltum nefsen feddâre'tum fîhâ vallâhu muhricun mâ kuntum tektumûn(tektumûne).
Ve siz, bir adam öldürmüştünüz sonra da (katilini saklayarak) onun
hakkındaki (suçu) birbirinize yüklemiştiniz. (Oysa) Allah gizlemiş
olduğunuz şeyi açığa çıkarandır.
2/BAKARA-73: Fe kulnâdribûhu bi ba'dıhâ kezâlike yuhyîllâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum ta'kılûn(ta'kılûne).
Bunun üzerine Biz: "Onun (ineğin) bir parçasıyla ona (öldürülen
adama) vurun." dedik. (O zaman ölen kişi dirilip katilini söyledi).
Allah, işte böyle ölüleri diriltir ve size âyetlerini (kudretini)
gösterir. Umulur ki böylece siz akıl edersiniz.
2/BAKARA-74: Summe kaset kulûbukum min ba'di zâlike fe hiye kel hıcâreti
ev eşeddu kasveh(kasveten), ve inne minel hıcâreti lemâ yetefecceru
minhul enhâr(enhâru), ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul
mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâh(haşyetillâhi), ve mâllâhu
bi gâfilin ammâ ta'melûn(ta'melûne).
Sonra, bunun (bu mucizenin) arkasından kalpleriniz (gene) kasiyet
bağladı (katılaştı ve karardı), öyle ki taş gibi hatta daha da katı
oldu. Ve gerçekten, taşlardan öyleleri vardır ki, ondan nehirler
fışkırır. Ve gerçekten, onlardan (taşlardan) öyleleri vardır ki,
yarılır, böylece içinden su çıkar. Ve mutlaka onlardan (taşlardan)
öyleleri vardır ki, Allah'a karşı duyduğu huşûdan yuvarlanıp aşağı
düşer. Ve Allah yaptıklarınızdan gâfil değildir.
2/BAKARA-75: E fe tatmeûne en yu'minû lekum ve kad kâne ferîkun minhum
yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba'di mâ akalûhu ve hum
ya'lemûn(ya'lemûne).
(Ey mü'minler)! Hâlâ onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz?
Onlardan bir fırka (grup) vardı ki, Allah'ın kelâmını işitirler, sonra
onu akıl ettikleri (anladıkları) halde, bile bile tahrif ederler.
2/BAKARA-76: Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halâ ba'duhum
ilâ ba'din kâlû e tuhaddisûnehum bi mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum
bihî inde rabbikum e fe lâ ta'kılûn(ta'kılûne).
Ve onlar, âmenû olanlarla (Allah'a ulaşmayı dileyenlerle) mülâki
oldukları (karşılaştıkları) zaman: "Âmenû olduk." dediler. Yalnız
kaldıkları zaman birbirlerine: "Allah'ın size açtığı şeyleri (Resûlallah
hakkında bildirdiklerini), Rabbinizin katında size karşı onu "hüccet
(delil) göstersinler" diye mi onlara (mü'minlere) anlatıyorsunuz? Hâlâ
akıl etmiyor musunuz? dediler.
2/BAKARA-77: E ve lâ ya'lemûne ennallâhe ya'lemu mâ yusirrûne ve mâ yu'linûn(yu'linûne).
Ve onlar, gizlenen ve açıklanan şeyleri "Allah'ın bildiğini" bilmiyorlar mı?
2/BAKARA-78: Ve minhum ummiyyûne lâ ya'lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).
Ve onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah'ın) Kitabı'nı
bilmezler, sadece emaniyeyi (kişilerin yazdığı kitapları) bilirler. Ve
onlar sadece zanda bulunuyorlar.
2/BAKARA-79: Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe
yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe
veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ
yeksibûn(yeksibûne).
Artık elleriyle (emaniye bilgiler içeren) kitabı yazanların vay
haline! Sonra da onu (bu yazdıklarını) az bir bedel karşılığında satmak
için: "Bu Allah'ın indindendir." derler. İşte onlara yazıklar olsun ,
elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı ve yazıklar olsun onlara,
kazandıkları şeyler sebebiyle.
2/BAKARA-80: Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen
ma'dûdeh(ma'dûdete), kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu
ahdehu(ahdehû) em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta'lemûn(ta'lemûne).
Ve (emaniyeye tâbî olanlar): "Ateş bize, sayılı günlerden başka asla
dokunmayacak (günahlarımız kadar yanıp cennete gireceğiz)." dediler. De
ki: "Allah'ın katından bir ahd mi edindiniz?" O taktirde (Eğer böyle bir
ahd almışsanız) Allah, ahdinden asla dönmez. Yoksa Allah'a karşı
bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?
2/BAKARA-81: Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Hayır (sandığınız gibi değil), kim, günah kazanmış da hataları
kendisini kuşatmışsa, işte onlar artık ateş ehlidir ve orada devamlı
kalacak olanlardır.
2/BAKARA-82: Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cenneh(cenneti), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Ve âmenû olup (Allah'a ulaşmayı dileyip), ıslâh edici (nefsi tezkiye
edici) amel işleyenler, işte onlar, cennet ehlidir. Ve orada (cennette)
devamlı kalacak olanlardır.
2/BAKARA-83: Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta'budûne illâllâhe ve
bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin
nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekât(zekâte), summe tevelleytum
illâ kalîlen minkum ve entum mu'ridûn(mu'ridûne).
Biz, İsrailoğulları'ndan: "Allah'tan başkasına kul olmayın,
ana-babaya, yakınlara (akrabaya), yetimlere ve miskinlere ihsanda
bulunun, insanlara güzel söz söyleyin, namazı (hakkıyla) kılın, zekâtı
verin." diye misak almıştık. Sonra da sizden pek azınız hariç,
(misakınızdan geri) döndünüz. Ve siz, yüz çeviren kimselersiniz.
2/BAKARA-84: Ve iz ehaznâ mîsâkakum lâ tesfikûne dimâekum ve lâ
tuhricûne enfusekum min diyârikum summe ekrartum ve entum
teşhedûn(teşhedûne).
Ve "Birbirinizin kanlarını dökmeyin, birbirinizi yurdunuzdan
çıkarmayın." diye sizden misak almıştık. Siz de bunu (misakınızı) ikrar
etmiştiniz (kabul etmiştiniz) ve sizler (buna) şahitsiniz.
2/BAKARA-85: Summe entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan
minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi vel udvân(udvâni), ve
in ye'tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe
tu'minûne bi ba'dil kitâbive tekfurûne bi ba'd(ba'dın), fe mâ cezâu men
yef'alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti
yureddûne ilâ eşeddil azâb(azâbi), ve mâllâhu bi gâfilin ammâ
ta'melûn(ta'melûne).
Sonra siz, öyle kimselersiniz ki birbirinizi öldürüyorsunuz, sizden
bir grubu yurtlarından çıkarıyorsunuz ve onlara karşı günah ve
düşmanlıkta yardımlaşıyorsunuz. Eğer onlar, size esir olarak gelseler,
onların yurtlarından çıkarılmaları size haram kılınmış olduğu halde
(onların yurtlarında kalmalarına izin vermeyip) fidye karşılığı
değiştirirsiniz. Yoksa Kitab'ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı
ediyorsunuz? Artık sizden böyle yapanların cezası, dünya hayatında
ancak rezilliktir. Kıyâmet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine
maruz bırakılır. Ve Allah, yaptığınız şeylerden gâfil değildir.
2/BAKARA-86: Ulâikellezîneşteravul hayâted dunyâ bil âhireti, fe lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunsarûn(yunsarûne).
İşte onlar öyle kimselerdir ki, dünya hayatını ahirete karşı satın
almışlardır. Bu sebeple azap onlardan hafifletilmez ve onlar yardım da
olunmazlar .
2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba'dihî bir
rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil
kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ
enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan
taktulûn(taktulûne).
Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda
resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler (açık deliller)
verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin
hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz.
Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz.
2/BAKARA-88: Ve kâlû kulûbunâ gulf(gulfun), bel leanehumullâhu bi kufrihim fe kalîlen mâ yu'minun(yu'minûne).
Ve dediler ki: "Bizim kalplerimiz kılıflıdır." Hayır, Allah,
küfürleri (sebebi) ile onları lânetledi. Bu sebeble ne kadar az îmân
ediyorlar.
2/BAKARA-89: Ve lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ
meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne alellezîne keferû, fe lemmâ
câehum mâ arafû keferû bihî, fe la’netullâhi alel kâfirîn(kâfirîne).
Ve onlara, Allah katından onların beraberindeki şeyi (Tevrat'ı)
tasdik eden bir Kitap, (Kur'ân) geldiği zaman (o'nu kabul etmediler).
(Kur'ân gelmeden) önce kâfirlere karşı (zor durumda kaldıklarında,
Tevrat'ta bahsi geçen ahir zaman Peygamberi adına) fetih ve zafer için
(Allah'tan) yardım istiyorlardı. Oysa, O bildikleri (Tevrat'ta vasfı
bildirilen Peygamber) onlara gelince O'nu inkâr ettiler. Bu yüzden
Allah'ın lâneti kâfirlerin üzerinedir.
2/BAKARA-90: Bi'semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu
bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdih(ibâdihî),
fe bâû bi gadabin alâ gadab(gadabin), ve lil kâfirîne azâbun
muhîn(muhînun).
Onların, Allah'ın kullarından dilediği kimse üzerine, fazlından
indirmekte olduğuna (vahye), haset ederek Allah'ın indirdiği şeyi inkâr
etmeleri ve onunla kendilerini sattıkları şey ne kötü. Böylece gazaptan
gazaba uğradılar ve kâfirler için "alçaltıcı azap" vardır.
2/BAKARA-91: Ve izâ kîle lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu'minu bi
mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan
limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum
mu'minîn(mu'minîne).
Ve onlara: "Allah'ın indirdiğine îmân edin." denildiği zaman: "Biz,
bize indirilene îmân ederiz." dediler. Ve, onun arkasındakini (ondan
sonra geleni) inkâr ederler. Ve, o haktır ve onların yanındakini tasdik
edicidir. De ki: "Eğer siz, mü'minler iseniz bundan önce niye Allah'ın
peygamberlerini öldürüyordunuz?"
2/BAKARA-92: Ve lekad câekum mûsâ bil beyyinâti summettehaztumul icle min ba'dihî ve entum zâlimûn(zâlimûne).
Ve andolsun ki, Musa (a.s) size beyyineler (açık deliller) ile geldi.
Sonra siz onun ardından buzağıyı (ilâh) edindiniz ve siz zalimlersiniz.
2/BAKARA-93: Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa'nâ fevkakumut tûr(tûra),
huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi'nâ ve aseynâ ve uşribû fî
kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi'se mâ ye'murukum bihî îmânukum in
kuntum mu'minîn(mu'minîne).
Ve sizden, misak almış ve Tur'u üstünüze yükseltmiştik. Size
verdiğimiz şeyi (Tevrat'ı) kuvvetle alın ve (emirlerimizi) işitin
(demiştik). "İşittik ve isyan ettik." dediler. Küfürleri sebebiyle
buzağı (sevgisi) onların kalplerine içirildi (yerleştirildi). De ki:
"Eğer siz mü'min kimseler iseniz, îmânınızın onunla size emrettiği şey
ne kötü."
2/BAKARA-94: Kul in kânet lekumud dârul âhiretu indallâhi hâlisaten min
dûnin nâsi fe temennevûl mevte in kuntum sâdikîn(sâdikîne).
De ki: "Allah katındaki ahiret yurdu, başka insanların değil de
sadece size has (özel) ise, o halde eğer (sözünüzde) sadıklarsanız ölümü
temenni edin!"
2/BAKARA-95: Ve len yetemennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne).
Ve elleriyle takdim ettikleri (günahları) sebebiyle onu (ölümü),
ebediyyen asla temenni etmezler. Ve Allah, zâlimleri en iyi bilendir.
2/BAKARA-96: Ve le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne
eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe seneh(senetin), ve mâ huve bi
muzahzihıhî minel azâbi en yuammer(yuammere), vallâhu basîrun bimâ
ya'melûn(ya'melûne).
Ve onları, hayata karşı insanların en hırslısı bulursun. Ve (hatta) o
şirk koşanlardan herbiri şâyet bin sene ömürlendirilse, (yaşamayı)
ister. Onun ömrünün uzatılması, onu azaptan uzaklaştırıcı değildir.
Allah yaptıklarınızı en iyi görendir.
2/BAKARA-97: Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ
kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil
mu’minîn(mu'minîne).
Kim Cibril'e düşman oldu ise (ona) de ki: "Halbuki muhakkak ki o
(Cebrail a.s), onların ellerindeki (kitapları) tasdik eden O (Kur'ân'ı),
Allah'ın izniyle, mü'minlere bir hidayet (rehberi) ve müjde olarak
senin kalbine indirdi."
2/BAKARA-98: Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve
cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirîn(kâfirîne).
Kim, Allah'a ve O'nun meleklerine ve O'nun resûllerine ve Cebrail'e
ve Mikail'e düşman oldu ise, o taktirde muhakkak ki Allah kâfirlere
düşmandır.
2/BAKARA-99: Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinât(beyyinâtin), ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûn(fâsikûne).
Ve andolsun ki sana apaçık âyetler indirdik. Ve bunları fâsıklardan başka kimse inkâr etmez.
2/BAKARA-100: E ve kullemâ âhedû ahden nebezehu ferîkun minhum bel ekseruhum lâ yu'minûn(yu'minûne).
Ve onlardan bir kısmı, bir ahd yaptıkları zaman, her defasında onu
nakzettiler mi (bozmadılar mı)? Evet (bozdular), onların çoğu îmân
etmezler.
2/BAKARA-101: Ve lemmâ câehum resûlun min indillâhi musaddikun limâ
meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâb(kitâbe), kitâballâhi verâe
zuhûrihim ke ennehum lâ ya'lemûn(ya'lemûne).
Ve onlara Allah'ın katından yanlarındaki (Kitab'ı) tasdik eden
(doğrulayan) bir resûl geldiği zaman, kitapverilenlerden bir kısmı,
sanki bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın Kitab'ını arkalarına attılar.
2/BAKARA-102: Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymân(suleymâne)
ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses
sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârût(mârûte), ve
mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ
tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer'i ve
zevcih(zevcihî), ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi
iznillâh(iznillâhi), ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve
lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi'se
mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya'lemûn(ya'lemûne).
Onlar Süleyman (a.s)'ın mülkü üzerine şeytanların tilavet ettiği
(okuduğu) şeylere tâbî oldular (uydular). Süleyman (a.s), inkâr etmedi
(sihir yapmadı ve kâfir olmadı). Fakat şeytanlar insanlara, sihri ve
Babil şehri'ndeki iki meleğe, Harut ve Marut'a indirilen şeyleri
öğretmekle kâfir oldular. Ve oysa onlar, "Biz sadece bir fitneyiz (sizin
için bir imtihanız). O halde (sakın sihir ilmini öğrenerek) kâfir
olmayın." demedikçe hiç kimseye bunu öğretmezlerdi. Fakat o ikisinden,
bir erkek ile onun karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı ve de
onlar, Allah'ın izni olmadan onunla (sihirle) hiç kimseye zarar
verebilecek değillerdir. Ve onlar kendilerine fayda vermeyen, zarar
veren şeyleri öğreniyorlar. Ve andolsun ki onlar, onu (sihri ve ona ait
bilgileri) satın alan kimsenin ahirette bir nasibi olmadığını kesin
olarak öğrendiler. Elbette onunla (sihre karşılık) nefslerini sattıkları
şey ne kötü, keşke bilselerdi.
2/BAKARA-103: Ve lev ennehum âmenû vettekav le mesûbetun min indillâhi hayr(hayrun), lev kânû ya'lemûn(ya'lemûne).
Eğer onlar âmenû olup (Allah'a ulaşmayı dileyip) ve takva sahibi
olsalardı, mutlaka Allah'ın katından (kendilerine verilecek) sevap,
elbette daha hayırlı olurdu, keşke bilselerdi.
2/BAKARA-104: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîm(elîmun).
Ey âmenu olanlar! "Raina (bizi gözet)" demeyin. ve "unzurna(bize
bak)" deyin. ve (Allah'ın hükmünü) dinleyin (işitin). ve kâfirler için
"elîm azap" vardır..
2/BAKARA-105: Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne
en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi
rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ehli kitaptan kâfir olanlar ve müşrikler, Rabbinizden sizin üzerinize
hayırdan (rahmet ve fazl) indirilmesini istemezler. Ve Allah, rahmetini
dilediği kimseye tahsis eder. Ve Allah, "büyük fazıl" sahibidir.
2/BAKARA-106: Mâ nensah min âyetin ev nunsihâ ne'ti bi hayrin minhâ ev
mislihâ e lem ta'lem ennallâhe alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
Biz bir âyetten neyi neshedersek (kaldırırsak ve değiştirirsek) veya
neyi unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun mislini getiririz.
Allah'ın herşeye kaadir olduğunu bilmiyor musun?
2/BAKARA-107: E lem ta'lem ennellâhe lehu mulkus semâvâti vel ard(ardı),
ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Göklerin ve yerin mülkünün O'na, Allah'a ait olduğunu bilmiyor musun? Ve sizin için Allah'tan başka dost ve yardımcı yoktur.
2/BAKARA-108: Em turîdûne en tes'elû resûlekum kemâ suile mûsâ min
kabl(kablu), ve men yetebeddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes
sebîl(sebîli).
Yoksa siz de, daha önceden Musa (a.s)'a sorulduğu gibi, resulunuzu
(ondan şüpheye düşerek) sorguya mı çekmek istiyorsunuz? Ve kim îmânı
küfür ile değiştirirse, artık o doşru yoldan sapmıştır.
2/BAKARA-109: Vedde kesîrun min ehlil kitâbi lev yeruddûnekum min ba'di
îmânikum kuffârâ(kuffâran), haseden min indi enfusihim min ba'di mâ
tebeyyene lehumul hakk(hakku), fa'fû vasfehû hattâ ye'tiyallâhu bi
emrih(emrihî), innallâhe alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
Ehli kitaptan çoğu, hak kendilerine apaçık beyan olduktan sonra,
nefslerindeki hasetten dolayı, sizi îmânınızdan sonra küfre
döndürebilmeyi (fıska düşürmeyi) isterler. Artık, Allah (bu husustaki)
emrini getirinceye kadar bağışlayın ve hoşgörün. Muhakkak ki Allah,
herşeye kaadirdir.
2/BAKARA-110: Ve ekîmus salâte ve âtûz zekât(zekâte), ve mâ tukaddimû li
enfusikum min hayrin tecidûhu indallâh(indallâhi) innallâhe bi mâ
ta'melûne basîr(basîrun).
Ve, namazı ikâme edin (kılın), ve zekâtı verin. Nefsleriniz için
hayır olarak ne takdim ettiniz (sundunuz) ise , onu Allah'ın indinde
bulursunuz. Muhakkak ki Allah, amellerinizi en iyi görendir.
2/BAKARA-111: Ve kâlû len yedhulel cennete illâ men kâne hûden ev
nasâr(nasârâ), tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum
sâdikîn(sâdikîne).
Ve dediler ki: "Cennete yahudi veya hristiyan olan kimselerden
başkası asla girmeyecektir." Bu, onların emaniyesidir (zan ve
kuruntularıdır). "Eğer siz sadıklar iseniz delillerinizi getirin." de.
2/BAKARA-112: Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû
ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Hayır, (öyle değil), kim vechini (fizik vücudunu) Allah'a teslim
ederse, o muhsin olur. Artık Rabbinin katında onun ecri vardır. Onlara
korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.
2/BAKARA-113: Ve kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şey(şey'in) ve
kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey'in ve hum yetlûnel kitâb(kitâbe),
kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu
beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).
Ve yahudiler dedi ki: “Hristiyanlar bir şey (hak bir dîn) üzere
değildir.” Hristiyanlar dedi ki: "Yahudiler bir şey (hak bir dîn) üzere
değildir." Halbuki onlar (her iki taraf da) Kitab'ı tilâvet ediyorlar
(okuyorlar). Bunun gibi bilmeyenler de onların sözleri gibi sözler
söylediler.Artık Allah, ihtilaf ettikleri şey hakkında, kıyâmet günü
hüküm verecektir.
2/BAKARA-114: Ve men azlemu mimmen menea mesâcidallâhi en yuzkere
fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ
hâifîn(hâifîne) lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun
azîm(azîmun).
Ve Allah'ın mescidlerinde, O'nun adının zikredilmesini men eden
(yasaklayan) ve onların (mescidlerin) harap olmasına çalışan kimseden
daha zalim kim vardır? İşte onların, korkmadan oraya (mescidlere)
girmesi olamaz (ancak korka korka girebilirler.) Onlar için dünyada
rezillik, ahirette de “azîm azap” (en büyük azap) vardır.
2/BAKARA-115: Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâh(vechullâhi) innallâhe vâsiun alîm(alîmun).
Ve doğu da Allah'ındır batı da. Artık hangi tarafa dönerseniz dönün,
Allah'ın Vechi (Zat'ı) işte oradadır. Muhakkak ki Allah Vâsi'dir
(rahmeti ve lutfu geniştir, herşeyi ilmi ile kuşatandır).
2/BAKARA-116: Ve kâlûttehazellâhu veleden, subhâneh(subhânehu), bel lehu
mâ fîs semâvâti vel ard(ardı), kullun lehu kânitûn(kânitûne).
Ve “Allah çocuk edindi.” dediler. O, (bundan) münezzehtir (berîdir).
Hayır, göklerde ve yerde ne varsa (hepsi) O'nundur. Hepsi de O'na boyun
eğmiştir (emrine amadedir).
2/BAKARA-117: Bedîus semâvâti vel ard(ardı), ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûn(yekûnu).
Gökleri ve yeri bedî olarak (örneksiz) yaratandır. Bir işi kadâ
ettiği (olmasını istediği) zaman, o şeye sadece "Ol!" der. O, hemen
olur.
2/BAKARA-118: Ve kâlellezîne lâ ya'lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev
te'tînâ âyeh(âyetun), kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim,
teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûn(yûkınûne).
Ve (gerçeği) bilmeyenler: "Keşke Allah bizimle konuşsa" veya "Bize de
bir âyet gelse" dediler. Bunun gibi onlardan öncekiler de, onların
sözlerine benzer (sözler) söyledi. Onların kalpleri birbirine benzedi.
Âyetlerimizi, yakîn hasıl eden bir kavim için beyan etmiştik.
2/BAKARA-119: İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus'elu an ashâbil cahîm(cahîmi).
Muhakkak ki Biz seni, hak ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak
gönderdik. Ve ashabı cehîmden (cehennemliklerden) sanasorulmaz (sen
cehenneme gideceklerden sorumlu tutulmazsın ).
2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia
milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba'te ehvâehum
ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ
nasîr(nasîrin).
Ve sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne
de hristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki: "Muhakkak ki Allah'a
ulaşmak (Allah'ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir." .Sana
gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan, senin
için Allah'tan bir dost ve bir yardımcı yoktur.
2/BAKARA-121: Ellezîne âteynâhumul kitâbe yetlûnehu hakka
tilâvetih(tilâvetihî) ulâike yu'minûne bih(bihî), ve men yekfur bihî fe
ulâike humul hâsirûn(hâsirûne).
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (nebîler), (ve resûller), onu
hakiki bir tilâvet ile tilâvet ederler (okuyup açıklarlar). İşte onlar,
ona (kitaba) îmân ederler. Ve kim onu inkâr ederse, işte onlar hüsranda
olanlardır.
2/BAKARA-122: Yâ benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemîn(âlemîne).
Ey İsrailoğulları! Sizin üzerinize en'am ettiğim o ni'metimi hatırlayın. Ve muhakkak ki Ben, sizi âlemlere üstün kıldım.
2/BAKARA-123: Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey'en ve lâ
yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum
yunsarûn(yunsarûne).
Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel)
kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara
yardım olunmayacağı bir günden sakının.
2/BAKARA-124: Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe
etemmehun(etemmehunne), kâle innî câiluke lin nâsi imâmâ(imâmen), kâle
ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimîn(zâlimîne).
Ve İbrâhîm'i Rabbi kelimelerle imtihan etmişti. Nihayet (imtihan)
tamamlanınca da (Allah şöyle) buyurdu: "Muhakkak ki Ben, seni insanlara
imam kılacağım." (İbrâhîm a.s): "Benim zürriyetimden de (imamlar kıl)."
deyince; (Allah): "Benim ahdime (imamlık ve önderlik rahmetime, senin
zürriyetinden olan) zâlimler nail olamaz." buyurdu.
2/BAKARA-125: Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâ(emnen),
vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâ(musallen) ve ahidnâ ilâ ibrâhîme
ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais
sucûd(sucûdi).
Ve Biz beyt'i (Kâbe'yi) insanlar için sevap (kazanılan) ve emin olan
(bir yer) kılmıştık. Ve siz, İbrâhîm'in makamından bir namaz yeri
ittihaz edinin. Ve Biz, İbrâhîm (a.s)'a ve İsmail (a.s)'a: "Tavaf
edenler, âkifler (ibadet için kalanlar), rükûve secde edenler için
beytim'i temiz tutsunlar." diye ahdettik.
2/BAKARA-126: Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic'al hâzâ beleden âminen verzuk
ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhir(âhiri),
kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin
nâr(nâri), ve bi'sel masîr(masîru).
Ve İbrâhîm: “Rabbim burayı emin (güvenli) bir belde kıl. Onun
halkından Allah'a ve yevmil âhire îmân edenleri semerelerinden (çeşitli
ürün ve meyvelerden) rızıklandır.” dediği zaman (Allah) şöyle buyurdu:
"Kâfir olan kimseyi biraz metalandırırım (geçindiririm) ve sonra onu
ateşin azabına maruz bırakırım, orası ne kötü bir varış yeridir."
2/BAKARA-127: Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti
veismâîl(ismâîlu) rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul
alîm(alîmu).
İbrâhîm (a.s) ve İsmail (a.s), beyt'in (Kâbe'nin) temellerini
yükseltiyorlardı (ve şöyle dua ediyorlardı): "Rabbimiz, bizden (bunu)
kabul buyur. Muhakkak ki Sen, Sen, en iyi işiten ve en iyi bilensin."
2/BAKARA-128: Rabbenâ vec'alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ
ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet
tevvâbur rahîm(rahîmu).
Rabbimiz, bizim ikimizi sana teslim olanlardan kıl, zürriyetimizden
de sana teslim olan bir ümmet (kıl) ve bize (hac) ibadetinin yerlerini
(ve kurallarını) göster ve tövbemizi kabul et. Muhakkak ki Sen, Sen,
tövbeleri kabul edensin, rahmet edensin (rahmet nuru gönderensin).
2/BAKARA-129: Rabbenâ veb"as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike
ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul
hakîm(hakîmu).
Rabbimiz, onların arasından kendilerinden, onlara Senin âyetlerini
tilâvet edecek (okuyup açıklayacak), onlara Kitap'ı (Kuranı Kerim'i) ve
hikmeti öğretecek ve onların (nefsini) tezkiye (ve tasfiye) edecek bir
resûl beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen, Sen, Azîz'sin, Hakîm'sin.
2/BAKARA-130: Ve men yergabu an milleti ibrâhîme illâ men sefihe
nefseh(nefsehu), ve lekadistafeynâhufîd dunyâ, ve innehu fîlâhireti le
mines sâlihîn(sâlihîne).
Ve, nefsini sefih kılan kişi hariç kim, İbrâhîm'in dîninden yüz
çevirir ? Andolsun ki Biz, onu dünyada seçtik. Muhakkak ki o, ahirette
de salihlerdendir.
2/BAKARA-131: İz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemîn(âlemîne).
Rabbi ona: "Teslim ol!" dediği zaman "Ben, âlemlerin Rabbine teslim oldum." dedi
2/BAKARA-132: Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya'kûb(ya'kûbu), yâ
beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum
muslimûn(muslimûne).
Ve, İbrâhîm (a.s) onu (Allah'a teslim olmayı) kendi oğullarına
vasiyet etti. Ve Yâkub (a.s) da: "Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu
dîni sizin için seçti. Artık siz, Allah'a teslim olmadan ölmeyin." diye
(vasiyet etti)..
2/BAKARA-133: Em kuntum şuhedâe iz hadara ya'kûbel mevtu, iz kâle li
benîhi mâ ta'budûne min ba'dî kâlû na'budu ilâheke ve ilâhe âbâike
ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâ(vahiden) ve nahnu lehu
muslimûn(muslimûne).
Yoksa siz Yâkub (a.s), öleceği zaman (ona): "şahit mi oldunuz?" O
(Yâkub a.s.), oğullarına: "Bundan (ben öldükten) sonra neye (kime) kul
olacaksınız?" demişti. (Onlar): "Senin ilâhına ve senin ataların İbrâhîm
(as), İsmail (as) ve İshak (as)'ın ilâhı olan tek İlâh'a kul olacağız.
Ve biz, O'na teslim olanlarız." dediler.
2/BAKARA-134: Tilke ummetun kad halet, lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum, ve lâ tus'elûne ammâ kânû ya'melûn(ya'melûne).
İşte onlar bir ümmetti ki geldi, geçti. Onların kazandığı şeyler
kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Onların yapmış olduklarından
size sorulmaz (siz sorumlu değilsiniz).
2/BAKARA-135: Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete
ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne).
Ve dediler ki: "Yahudi veya hristiyan olun ki, hidayete eresiniz." De
ki: "Hayır. İbrâhîm'in dîni haniftir (hidayete ermiştir)." Ve o,
müşriklerden olmadı."
2/BAKARA-136: Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ
ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve
îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin
minhum ve nahnu lehu muslimûn(muslimûne).
Deyin ki: "Biz Allah'a, bize indirilenlere, İbrâhîm (as.)'a, İsmail
(as.)'a, İshak (as.)'a, Yâkub (as.) ve torunlarına indirilenlere, Musa
(as.) ve İsa (as.)'ya verilenlere ve (diğer) nebîlere, Rab'leri
tarafından verilenlere (sahife, kitap ve vahiylere) îmân ettik. Onların
arasından hiçbirini ayırmayız (fark gözetmeyiz). Ve biz, O'na teslim
olanlarız."
2/BAKARA-137: Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in
tevellev fe innemâ hum fî şikâk(şikâkın) fe se yekfîke
humullâh(humullâhu), ve huves semîul alîm(alîmu).
Bundan sonra eğer onlar da, sizin O'na (Allah'a) îmân ettiğiniz gibi
îmân etselerdi o takdirde hidayete ermiş olurlardı. Ve eğer dönerlerse
(yüz çevirirlerse), böylece o taktirde onlar, sadece bir ayrılık içinde
olurlar (Allah'ın yolundan ayrılmış olurlar). Allah, (onlara karşı) sana
kâfi gelecektir. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.
2/BAKARA-138: Sıbgatallâh(sıbgatallâhi) ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn(âbidûne).
Allah'ın boyası; Allah'ın boyası ile boyanandan daha ahsen (daha güzel) olan kim vardır? Ve biz, O'na kul olanlarız.
2/BAKARA-139: Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve
lenâ â'mâlunâ ve lekum a'mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne).
De ki: "Allah hakkında bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? Ve O, bizim
de Rabbimizdir, sizin de Rabbinizdir. Ve, bizim amellerimiz bize, sizin
amelleriniz de size aittir. Ve biz, ona muhlis olanlarız (dîni O'na
hâlis kılanlarız)."
2/BAKARA-140: Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe
vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a'lemu emillâh(emillâhu), ve
men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâh(minallâhi), ve
mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûn(ta"melûne).
Yoksa siz: "Muhakkak ki İbrâhîm (as.), İsmail (as.), İshak (as.),
Yakup (as.) ve torunları yahudi veya hristiyan'dılar" mı diyorsunuz. De
ki: "Sizler mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından
verilen, onun yanındaki şahitliği gizleyen kimseden daha zalim kim
vardır? Allah, yaptıklarınızdan gâfil değildir.
2/BAKARA-141: Tilke ummetun kad halet lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum ve lâ tus'elûne ammâ kânû ya'melûn(ya'melûne).
İşte onlar bir ümmetti ki geldi, geçti. Onların kazandığı şeyler
kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Onların yapmış olduklarından
size sorulmaz (siz sorumlu değilsiniz).
2/BAKARA-142: Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an
kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıb(magrıbu),
yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
İnsanlardan sefih olanlar diyecekler ki: "Onları, üzerinde
bulundukları kıbleden çeviren nedir?" De ki: "Doğu vebatı Allah'ındır.
O, dilediğini Sıratı Mustakîm'e hidayet eder (ulaştırır)."
2/BAKARA-143: Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe
alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden), ve mâ cealnâl
kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na'leme men yettebiur resûle mimmen
yenkalibu alâ akibeyh(akibeyhi), ve in kânet le kebîreten illâ
alellezîne hedallâh(hedallâhu) ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum
innallâhe bin nâsi le raûfun rahîm(rahîmun).
Ve işte böylece insanların üzerine (hak) şahitler olmanız için Biz,
sizi vasat (ikisi arasında) (hayırlı ve faziletli) bir ümmet kıldık.
Resûl de sizin üzerinize şahit olsun.Ve Biz, sadece Resûl'e uyanı,
topukları üzerinde geriye dönenden ayırıp bilmemiz(belirtmemiz) için,
halen o üzerine (yönelmekte) olduğunuz (Kâbe'yi) kıble yaptık. Ve bu,
elbette zor bir iştir, ancak Allah'ın hidayete erdirdiği kimseler hariç
(bu onlara zor gelmez). Ve Allah sizin îmânınızı zayi edecek değildir.
Muhakkak ki Allah, insanlara çok şefkatlidir, merhametlidir.
2/BAKARA-144: Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke
kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâm(harâmi), ve
haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrah(şatrahu), ve innellezîne ûtûl
kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin
ammâ ya'melûn(ya'melûne).
Biz, senin (ilâhi emri bekleyerek), yüzünü göğe çevirdiğini
görüyorduk. Artık mutlaka seni razı (hoşnut) olacağın kıbleye
döndüreceğiz. Bundan sonra yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve siz
nerede olursanız (namazda) yüzlerinizi o yöne çevirin. Ve muhakkak ki
kendilerine kitap verilenler, bunun Rab'lerinden bir hak (gerçek)
olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz
değildir.
2/BAKARA-145: Ve le in eteytellezîne ûtûl kitâbe bi kulli âyetin mâ
tebiû kıbletek(kıbleteke) ve mâ ente bi tâbîın kıbletehum, ve mâ
ba'duhum bi tâbîın kıblete ba'd(ba'dın), ve le initteba'te ehvâehum min
ba'di mâ câeke minel ilmi inneke izen le minez zâlimîn(zâlimîne).
Ve eğer gerçekten, kendilerine kitap verilenlere âyetlerin
(mucizelerin) hepsini getirsen (yine de) senin kıblene tâbî olmazlar. Ve
sen de onların kıblesine tâbî olacak değilsin. Ve onların bir kısmı da
diğerlerinin kıblesine uymazlar. Sana gelen ilimden sonra gerçekten
onların hevalarına uyacak olursan, o zaman muhakkak ki sen, zâlimlerden
olursun.
2/BAKARA-146: Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya'rifûnehu kemâ ya'rifûne
ebnâehum ve inne ferîkan minhum le yektumûnel hakka ve hum
ya'lemûn(ya'lemûne).
Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'na (Hz. Muhammed (S.A.V)'e) kendi
oğullarına arif oldukları (tanıdıkları) gibi ariftirler (tanıyıp
bilirler). Ve muhakkak ki onlardan bir fırka, hakkı gerçekten bile bile
gizliyor .
2/BAKARA-147: El hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne).
Hak, Rabbinden'dir. Bundan sonra sakın şüpheye düşenlerden olma!
2/BAKARA-148: Ve li kullin vichetun huve muvellîhâ festebikûl
hayrât(hayrâti), eyne mâ tekûnû ye'ti bikumullâhu cemîâ(cemîan),
innallâhe alâ kulli şey'in kadîr(kadîrun).
(Ümmetlerin) hepsinin döndükleri (yöneldikleri) bir yönü vardır.
Artık hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun, Allah sizin hepinizi
biraraya getirir. Muhakkak ki Allah herşeye kaadirdir.
2/BAKARA-149: Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil
harâm(harâmi), ve innehu lel hakku min rabbik(rabbike), ve mâllâhu bi
gâfilin ammâ ta'melûn(ta'melûne).
Ve nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü)
Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve muhakkak ki o Rabbinden mutlaka bir
hakdır. Ve Allah, yaptıklarınızdan gâfil (habersiz) değildir.
2/BAKARA-150: Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil
harâm(harâmi), ve haysu mâ kuntum fe vellûvucûhekum şatrahu li ellâ
yekûne lin nâsi aleykum hucceh(huccetun), illellezîne zalemû minhum fe
lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni'metî aleykum ve leallekum
tehtedûn(tehtedûne).
Nereden çıkarsan çık, bundan sonra (namazda) vechini (yüzünü)
Mescid-i Haram yönüne çevir. Ve nerede olursanız olun, yüzlerinizi o
yöne çevirin ki, insanlarınsizin aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil
olmasın. Onlardan zulmedenler hariç, artık onlardan korkmayın. Benden
(sizin üzerinizdeki sevgimin azalacağından) korkun ki, sizin
üzerinizdeki ni'metimi tamamlayayım da böylece hidayete eresiniz.
2/BAKARA-151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve
yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem
tekûnû ta'lemûn(ta'lemûne).
Nitekim size, aranızda (görev yapmak üzere), sizden (kendinizden) bir
Resûl (Peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup
açıklasın) ve sizi (nefsinizi)tezkiye (ve tasfiye) etsin, size
Kitap'ı(Kurânı Kerim'i) ve hikmeti öğretsin ve (hikmetin de ötesinde)
bilmediğiniz şeyleri öğretsin..
2/BAKARA-152: Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn(tekfurûni).
Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve Beni inkâr etmeyin.
2/BAKARA-153: Yâ eyyuhellezîne âmenustainû bis sabri ves salât(salâti), innallâhe meas sâbirîn(sâbirîne).
Ey îmân edenler! Sabır ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir.
2/BAKARA-154: Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvât(emvâtun), bel ehyâun ve lâkin lâ teş'urûn(teş'urûne).
Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için "ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Fakat siz, farkında olmazsınız.
2/BAKARA-155: Ve le nebluvennekum bi şey'in minel havfi vel cûi ve
naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris
sâbirîn(sâbirîne).
Ve sizi mutlaka korku ve açlıktan ve mal, can ve ürün eksikliğinden imtihan ederiz. Ve sabredenleri müjdele.
2/BAKARA-156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak
ki Allah içiniz (O'na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve
muhakkak O'na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.
2/BAKARA-157: Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne).
İşte onlar (dünya hayatında Allah'a mutlaka döneceklerinden emin
olanlar) ki Rab'lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte
onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.
2/BAKARA-158: İnnes safâ vel mervete min şeâirillâh(şeâirillâhi), fe men
haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve
men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîm(alîmun).
Muhakkak ki Safa ve Merve, Allah'ın (ibadet yerlerini gösterir dîni)
şiarlarındandır (işaretlerindendir). Artık kim beyt'i (Kâbe'yi) hacceder
veya umre (niyetiyle) ziyareti yaparsa, o taktirde, iki (niyetle) tavaf
etmesinde bir günah yoktur. Her kim de isteyerek (kendiliğinden) hayır
olarak (fazladan tavaf) yaparsa mutlaka Allah Şakir'dir (şükrün
karşılığını verendir) ve Alîmdir (en iyi bilendir).
2/BAKARA-159: İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ
min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve
yel’anuhumul lâinûn(lâinûne).
Muhakkak ki, beyyinelerden indirdiğimiz şeyleri ve hidayeti (ölmeden
evvel ruhun Allah'a ulaştırılmasını) Kitap'ta insanlara açıklamamızdan
sonra gizleyenlere, işte onlara, Allah lânet eder ve lânet ediciler de
onlara lânet eder.
2/BAKARA- 160 : İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîm(rahîmu).
Ancak tevbe edip halini düzelterek gerçeği söyleyenler başka. İşte
onları ben bağışlarım. Ben çok merhamet ediciyim, tevbeleri çokça kabul
ederim.
2/BAKARA-161: İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike
aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(ecmaîne).
Ama âyetlerimizi inkar etmiş ve kâfir olarak can vermiş olanlara
gelince, işte Allah'ın laneti, meleklerin laneti ve insanların laneti
hep onların üzerine olsun.
2/BAKARA-162: Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn (yunzarûne).
Onlar ebedi olarak onun altında kalırlar. Ne azabları hafifletilir, ne de kendilerine göz açtırılır.
2/BAKARA-163: Ve ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm(rahîmu).
Her halde hepinizin ilâhı, bir tek ilâhtır. Ondan başka bir ilâh yoktur. O Rahmân ve Rahîm'dir.
2/BAKARA-164: İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven
nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ
enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve
besse fîhâ min kulli dâbbe(dâbbetin), ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil
musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûn(ya’kılûne).
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
ardınca gelişinde, insanlara yarar şeylerle denizde akıp giden gemide,
Allah'ın yukarıdan bir su indirip de onunla yeri ölümünden sonra
diriltmesinde, diriltip de üzerinde deprenen hayvanları yaymasında,
rüzgarları değiştirmesinde, gök ile yer arasında emre hazır olan bulutta
şüphesiz akıllı olan bir topluluk için elbette Allah'ın birliğine
deliller vardır.
2/BAKARA-165: Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden
yuhıbbûnehum ke hubbillâh(hubbillâhi), vellezîne âmenû eşeddu hubben
lillâh(lillâhi), ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel
kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâb(azâbi).
İnsanlardan kimi de Allah'tan başka şeyleri O'na eş tutuyorlar da
onları, Allah'ı sever gibi seviyorlar. Oysa iman edenlerin Allah sevgisi
daha kuvvetlidir. O zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kuvvetin
Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının gerçekten çok şiddetli
bulunduğunu keşke anlasalardı.
2/BAKARA-166: İz teberreellezînettubiû minellezînettebeû ve reavûl azâbe ve takattaat bihimul esbâb (esbâbu).
O zaman kendilerine uyulan kimseler, azabı görerek kendilerine
uyanlardan kaçıp uzaklaşmışlar ve aralarındaki bütün bağlar parça parça
kopmuştur.
2/BAKARA-167:Ve kalellezınet tebeu lev enne lena kerraten fe
neteberrae minhüm kema teberrau minna kezalike yürıhimüllahü a'malehüm
haseratin aleyhim ve ma hüm bi haricıne minen nar
Onlara uyanlar da şöyle demektedirler: "Ah, bizim için dünyaya bir
dönüş olsaydı da onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan
uzaklaşsaydık!" İşte böylece Allah onlara bütün amellerini, üzerlerine
yığılmış hasretler (pişmanlık ve üzüntüler) halinde gösterecektir. Onlar
bu ateşten çıkacak değillerdir.
2/BAKARA-168:Yâ eyyuhen nâsu kulû mimmâ fîl ardı halâlen tayyiben,
ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), innehu lekum aduvvun mubîn
(mubînun).
Ey insanlar! Bütün yeryüzündeki nimetlerimden helal olmak, temiz
olmak şartıyla yiyin. Fakat şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size
belli bir düşmandır.
2/BAKARA-169: İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû
alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi
ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
O size sadece kötülüşü, fuhşu (hayasızlığı) ve Allah'a karşı (Allah hakkında) bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.
2/BAKARA-170: Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel
nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne
şey’en ve lâ yehtedûn(yehtedûne).
Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "Yok,
atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları
bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara
uyacaklar?
2/BAKARA-171: Ve meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ
lâ yesmeû illâ duâen ve nidââ(nidâen), summun bukmun umyun fe hum lâ
ya’kılûn (ya’kılûne).
O kâfirlerin hali, sadece bir çağırma veya bağırmadan başkasını
işitmeyerek haykıranın haline benzer; onlar sağırdırlar, dilsizdirler,
kördürler, akıl da etmezler.
2/BAKARA 172: Yâ eyyuhâllezîne âmenû kulû min tayyibâti mâ razaknâkum veşkurû lillâhi in kuntum iyyâhu ta’budûn(ta’budûne).
Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz
olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk
ediyorsanız.
2/BAKARA-173: İnnemâ harrame aleykumul meytete ved deme ve lahmel
hınzîri ve mâ uhille bihî li gayrillâh(gayrillâhi), fe menidturra gayra
bâgin ve lâ âdin fe lâ isme aleyh(aleyhi), innallâhe gafûrun rahîm
(rahîmun).
O, size yalnız şunları haram kıldı: Ölü hayvan, kan, domuz eti, bir
de Allah'tan başkası adına kesilen hayvanlar. Sonra kim bunlardan yemeye
mecbur kalırsa, başkasının hakkına tecavüz etmemek ve zaruret ölçüsünü
geçmemek şartıyla ona da bir günah yükletilmez. Çünkü Allah çok
bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.
2/BAKARA-174: İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve
yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen
nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum
azâbun elîm (elîmun).
Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip de bununla biraz para
alanlar gerçekten karınları dolusu ateşten başka birşey yemezler.
Kıyamet günü Allah onlara ne söz söyler, ne de kendilerini temize
çıkarır. Onlara sadece acı veren bir azab vardır.
2/BAKARA-175: Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfireh(magfireti), fe mâ asberehum alen nâr(nâri).
İşte onlar, hidayeti verip sapıklığı, affedilmeyi bırakıp azabı satın
alan kimselerdir. Bunlar, ateşe karşı ne kadar da sabırlıdırlar!
2/BAKARA-176: Zâlike bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakk(hakkı),
ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd (baîdin).
Şüphesiz ki Allah kitabı hak bir sebeple indirmiştir. Kitap hakkında
ihtilafa düşenler ise, şüphesiz haktan uzak, bir anlaşmazlık
içindedirler.
2/BAKARA-177: Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel
magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel
melâiketi vel kitâbi ven nebiyyîn(nebiyyîne), ve âtel mâle alâ hubbihî
zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr
rıkâb(rıkâbi), ve ekâmes salâte ve âtez zekât(zekâte), vel mûfûne bi
ahdihim izâ âhed(âhedû), ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel
be’s(be’si) ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûn(muttekûne).
Yüzlerinizi bazan doğu, bazan batı tarafına çevirmeniz erginlik
değildir. Fakat eren o kimselerdir ki, Allah'a, ahiret gününe,
meleklere, kitaba ve bütün peygamberlere iman edip, yakınlığı olanlara,
öksüzlere, yoksullara, yolda kalmışa, dilenenlere ve esirleri kurtarmaya
seve seve mal verirler. Namazı kılarlar, zekatı verirler. Bir de
andlaştıkları zaman sözlerini yerine getirenler, hele sıkıntı ve
hastalık durumlarında ve harbin şiddetli zamanında sabır ve kararlılık
gösterenler var ya, işte doğru olanlar da bunlardır, korunanlar da
bunlardır.
2/BAKARA-178: Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl
katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men
ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi
ihsân(ihsânin), zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmeh(rahmetun), fe
meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm (elîmun).
Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye
köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey
karşılığı bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle
ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir
rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren
bir azab vardır.
2/BAKARA-179: Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn(tettekûne).
Ey temiz akıl sahipleri! Kısasta sizin için bir hayat vardır. Ümit edilir ki, korunursunuz.
2/BAKARA-180: Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke
hayrâ(hayran), el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil
ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel muttekîn (muttekîne).
Birinize ölüm geldiği vakit, bir hayır (bir mal) bırakacaksa, babası,
anası ve en yakın akrabası için meşru bir surette vasiyet etmek,
Allah'tan korkan kimseler üzerine yerine getirilmesi vacib bir hak
olarak size farz kılındı.
2/BAKARA-181: Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu
alellezîne yubeddilûneh(yubeddilûnehu), innallâhe semîun alîm (alîmun).
Şimdi her kim, bunu duyduktan sonra onu değiştirirse, her halde
vebali, sırf o değiştirenlerin boynunadır. Şüphe yok ki Allah, her şeyi
işitir ve bilir.
2/BAKARA-182: Fe men hâfe min mûsın cenefen ev ismen fe aslaha
beynehum fe lâ isme aleyh(aleyhi), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Her kim de vasiyet edenin, bir hata işlemesinden veya bir günaha
girmesinden endişe eder de tarafların arasını düzeltirse, ona bir vebal
yoktur. Şüphesiz ki, Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
2/BAKARA-183: Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ
kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûn(tettekûne).
Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.
2/BAKARA-184: Eyyâmen ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men kâne minkum marîdan
ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) ve alellezîne
yutîkûnehu fidyetun taâmu miskîn(miskînin), fe men tatavvaa hayran fe
huve hayrun leh(lehu), ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum
ta’lemûn(ta’lemûne).
(Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan
veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca
tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar
fidye gerekir. Her kim de hayrına fidyeyi artırırsa, hakkında daha
hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için
daha hayırlıdır.
2/BAKARA-185: Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin
nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkân(furkâni), fe men şehide
minkumuş şehra fel yesumh(yesumhu), ve men kâne marîdan ev alâ seferin
fe iddetun min eyyâmin uhar(uhara) yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ
yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ
hedâkum ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan,
hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur'ân onda indirildi. Onun
için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta,
yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza
etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı,
size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister.
Umulur ki şükredersiniz.
2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu
da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum
yerşudûn(yerşudûne).
Şayet kullarım, sana benden sordularsa, gerçekten ben çok
yakınımdır. Bana dua edince, duacının duasını kabul ederim. O halde
onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla iman etsinler ki,
doğru yola gidebilsinler.
2/BAKARA-187: Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum
hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehun(lehunne) alîmallâhu ennekum
kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne
bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ
yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe
etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl
mesâcid(mesâcidi), tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike
yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûn(yettekûne).
Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar,
sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah,
nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve
sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını
isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar
yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla
beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar,
Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini
insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
2/BAKARA-188: Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû
bihâ ilel hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum
ta’lemûn(ta’lemûne).
Bir de aranızda mallarınızı batıl sebeplerle yemeyin. İnsanların
mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için, o malları
hakimlere rüşvet olarak vermeyin.
2/BAKARA-189: Yes’elûneke anil ehilleh(ehilleti), kul hiye mevâkîtu
lin nâsi vel hacc(haccı), ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min
zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ,
vettekûllâhe leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Sana hilâllerden soruyorlar. De ki: Onlar insanlar için de, hac için
de vakit ölçüleridir. Bununla beraber iyilik, evlere arkalarından
gelmeniz değildir. Fakat iyiliğe eren, kötülükten korunan kimsedir.
Evlere kapılarından gelin, Allah'tan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.
2/BAKARA-190: Ve kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhıbbul mu’tedîn(mu’tedîne).
Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda
bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez.
2/BAKARA-191: Vaktulûhum haysu sekıftumûhum ve ahricûhum min haysu
ahracûkum vel fitnetu eşeddu minel katli, ve lâ tukâtilûhum indel
mescidil harâmi hattâ yukâtilûkum fîh(fîhî), fe in kâtelûkum faktulûhum
kezâlike cezâul kâfirîn(kâfirîne).
Onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları
çıkarın. O fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. Yalnız Mescid-i Haram
yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. Fakat sizi
öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. Kâfirlerin cezası
böyledir.
2/BAKARA-192: Fe inintehev fe innallâhe gafûrun rahîm (rahîmun).
Artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
2/BAKARA-193: Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu
lillâh(lillâhi), fe inintehev fe lâ udvâne illâ alez zâlimîn(zâlimîne).
Hem bir fitne kalmayıp, din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . Vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır.
2/BAKARA-194: Eş şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu
kısâs(kısâsun), fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ
aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe meal muttekîn(muttekîne).
Hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. O
halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle
saldırın da ileri gitmeye Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva
sahipleriyle beraberdir.
2/BAKARA-195: Ve enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet
tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinîn(muhsinîne).
Allah yolunda mal harcayın da kendinizi ellerinizle tehlikeye
bırakmayın ve güzel hareket edin. Çünkü Allah güzellik ve iyilik
edenleri sever.
2/BAKARA-196:Ve etimmûl hacce vel umrete lillâh(lillâhi), fe in
uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal
hedyu mahilleh(mahillehu), fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min
ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuk(nusukin) fe izâ
emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel
hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin
izâ reca’tum tilke aşaratun kâmileh(kâmiletun), zâlike li men lem yekun
ehluhu hâdırıl mescidil harâm(harâmi), vettekûllâhe va’lemû ennellâhe
şedîdul ikâb(ikâbi).
Hac ve umreyi de Allah için tamam yapın. Eğer bunlardan
alıkonursanız, o zaman kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Bununla
beraber bu kurban, kesileceği yere varıncaya kadar başlarınızı tıraş
etmeyin. İçinizden hasta olana veya başından bir rahatsızlığı bulunana
tıraş için oruç veya sadaka yahut da kurbandan ibaret bir fidye gerekir.
Engellemeden kurtulduğunuz zaman da her kim hacca kadar umre ile sevab
kazanmak isterse, ona da kolayına gelen bir kurban gerekir. Bunu
bulamayana ise üç gün hacda, yedi de döndüğünüzde ki tam on gün oruç
tutması lazım gelir. Bu hüküm, ailesi Mescid-i Haram civarında
oturmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah'ın azabı
gerçekten çok şiddetlidir.
2/BAKARA-197: El haccu eşhurun ma’lûmât(ma’lûmâtun), fe men farada
fîhinnel hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl hacc(haccı),
ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâh(ya’lemhullâhu), ve tezevvedû fe
inne hayraz zâdit takvâ, vettekûni yâ ulîl elbâb(elbâbi).
Hac, bilinen aylardadır. Her kim o aylarda hacca başlayıp kendisine
farz ederse; artık hacda kadına yaklaşmak, günah işlemek ve kavga etmek
yoktur. Siz hayırdan ne işlerseniz, Allah onu bilir. Kendinize azık
edinin. Şüphesiz ki azıkların en hayırlısı Allah korkusudur. Ey akıl
sahipleri! Benden korkun!
2/BAKARA-198: Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum
fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâm(harâmi),
vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined
dâllîn(dâllîne).
Rabbinizin lütfunu istemenizde size bir günah yoktur. Arafat'tan
indiğiniz zaman Meş'ar-i Haram yanında (Müzdelife'de) Allah'ı zikredin.
O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin. Doğrusu siz, bundan önce
gerçekten sapmışlardandınız.
2/BAKARA-199: Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâh(vestagfirûllâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Sonra insanların akıp geldiği yerden siz de akıp gelin. Allah'tan
bağışlanmanızı isteyin. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet
edicidir.
2/BAKARA-200: Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum
âbâekum ev eşedde zikrâ(zikren), fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ
fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâk(halâkın).
Nihayet hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, önceleri babalarınızı
andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan
kimisi: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver!" der. Onun için ahirette hiçbir
kısmet yoktur.
2/BAKARA-201: Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nâr(nâri).
Yine onlardan: "Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de
bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru!" diyenler vardır.
2/BAKARA-202: Ulâike lehum nasîbun mimmâ kesebû vallâhu serîul hısâb(hısâbi).
İşte onlar için, kazandıklarından bir nasib vardır. Allah, hesabı çok çabuk görür.
2/BAKARA-203: Vezkurûllâhe fî eyyâmin ma’dûdât(ma’dûdâtin), fe men
teaccele fî yevmeyni fe lâ isme aleyh(aleyhi), ve men teahhara fe lâ
isme aleyhi, li menittekâ vettekûllâhe va’lemû ennekum ileyhi
tuhşerûn(tuhşerûne).
Bir de sayılı günlerde Allah'ı zikredin (tekbir alın). Bunlardan kim
iki gün içinde (Mina'dan) dönmek için acele ederse ona günah yoktur. Kim
geri kalırsa ona da günah yoktur. Ama bu, takva sahipleri içindir.
Allah'tan korkun ve bilin ki, siz ancak O'nun huzuruna varıp
toplanacaksınız.
2/BAKARA-204: Ve minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ
ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâm(hısâmi).
İnsanlardan kimi de vardır ki, dünya hayatı hakkındaki sözleri senin
hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Halbuki O, İslâm
düşmanlarının en yamanıdır.
2/BAKARA-205: Ve izâ tevellâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve
yuhlikel harse ven nesl(nesle), vallâhu lâ yuhıbbul fesâd(fesâda).
İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.
2/BAKARA-206: Ve izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi
fe hasbuhu cehennem(cehennemu), ve le bi’sel mihâd(mihâdu).
Ona: "Allah'tan kork!" dendiği zaman da kendisini onuru (gururu)
günah işlemeye sevkeder. Cehennem de onun hakkından gelir. O ne kötü bir
yataktır!
2/BAKARA-207: Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâh(mardâtillâhi), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi).
Yine insanlardan kimi de vardır ki, Allah'ın rızasına ermek için kendini feda eder. Allah ise kullarına çok merhametlidir.
2/BAKARA-208: Yâ eyyuhâllezîne âmenûdhulû fîs silmi
kâffeh(kâffeten), ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), innehu lekum
aduvvun mubîn(mubînun).
Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.
2/BAKARA-209: Fe in zeleltum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Size bunca deliller geldikten sonra yine kayarsanız, iyi bilin ki, Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2/BAKARA-210: Hel yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zulelin
minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel emr(emru), ve ilâllâhi turceul
umûr(umûru).
Onlar sadece gözetiyorlar ki, Allah, buluttan gölgelikler içinde
meleklerle birlikte geliversin de iş bitiriliversin. Halbuki bütün işler
Allah'a döndürülüp götürülür.
2/BAKARA-211: Sel benî isrâîle kem âteynâhum min âyetin
beyyineh(beyyinetin), ve men yubeddil ni’metallâhi min ba’di mâ câethu
fe innallâhe şedîdul ikâb(ikâbi).
İsrailoğullarına sor: Biz onlara ne kadar açık âyetler vermiştik.
Fakat Allah'ın nimetini her kim kendisine geldikten sonra değiştirirse,
şüphe yok ki, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
2/BAKARA-212: Zuyyine lillezîne keferûl hayâtud dunyâ ve yesharûne
minellezîne âmenû, vellezînettekav fevkahum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti),
vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayrihisâb(hisâbin).
Dünya hayatı, inkar edenler için bezendi. (Onlar), iman edenlerle
eğleniyorlar. Halbuki takva sahibi olan o müminler, kıyamet günü onların
üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.
2/BAKARA-213: Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne
mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume
beynen nâsi fî mâhtelefû fîh(fîhi), ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu
min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne
âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznih(iznihî), vallâhu yehdî men
yeşâu ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).
İnsanlar tek bir ümmetti. Ayrılmaları üzerine Allah, rahmetinin
müjdecileri ve azabının habercileri olmak üzere peygamberler gönderdi ve
beraberlerinde hak ile ilgili kitap indirdi ki, insanların, aralarında
ihtilaf ettikleri şeyler hakkında hakem olsun. Bunda da sırf o kitap
verilenler, kendilerine bunca deliller geldikten sonra tuttular,
aralarındaki hırs ve kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun
üzerine Allah kendi izniyle, iman edenleri, onların hakkında
anlaşmazlığa düştükleri hakka, ulaştırdı. Allah, dilediğini doğru yola
iletir.
2/BAKARA-214: Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum
meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve
zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ
nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun).
Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları
sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız?
Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar
ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah'ın yardımı ne
zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah'ın yardımı yakındır.
2/BAKARA- 215: Yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne), kul mâ enfaktum
min hayrin fe lil vâlideyni vel akrabîne vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis
sebîl(sebîli), ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun).
Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır
olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve
yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah
onu bilir.
2/BAKARA-216: Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en
tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve
şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Savaş size farz kılındı, gerçi o size hoş gelmez. Olabilir ki siz,
bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa ki o sizin için bir hayırdır. Yine
olabilir ki, siz bir şeyi seversiniz, oysaki o sizin için bir
kötülüktür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.
2/BAKARA-217: Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîh(fîhi), kul
kıtâlun fîhi kebîr(kebîrun), ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel
mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâh(indallâhi), vel
fitnetu ekberu minel katl(katli), ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ
yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe
yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel
âhireh(âhireti), ve ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ
hâlidûn(hâlidûne).
Ey Muhammed! Sana haram aydan ve o ayda savaşmaktan soruyorlar. De
ki: O ayda savaşmak, büyük bir günahtır. Bununla beraber Allah yolundan
alıkoymak, O'nu inkar etmek, insanları, Mescid-i Haram'dan menetmek ve
halkını oradan çıkarmak, Allah yanında daha büyük bir günahtır ve fitne,
öldürmekten daha büyük bir vebaldir. Onlar, güçleri yeterse, sizi
dininizden döndürmek için sizinle savaşmaktan hiçbir zaman geri
durmazlar. Sizden de her kim, dininden döner ve kâfir olarak can verirse
artık onların bütün amelleri, dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. İşte
onlar, cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi olarak kalacaklardır.
2/BAKARA-218: İnnellezîne âmenû vellezîne hâcerû ve câhedû fî
sebîlillâhi, ulâike yercûne rahmetallâh(rahmetallâhi), vallâhu gafûrun
rahîm(rahîmun).
Şüphesiz ki iman edenlere, Allah yolunda hicret edip, cihad edenlere
gelince, işte onlar, Allah'ın rahmetini umarlar. Allah, çok
bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
2/BAKARA-219: Yes’elûneke anil hamri vel meysir(meysiri), kul fîhimâ
ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve
yes’elûneke mâzâ yunfikûn(yunfikûne) kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu
lekumul âyâti leallekum tetefekkerûn(tetefekkerûne).
Ey Muhammed! Sana şarap ve kumardan soruyorlar. De ki: Bu ikisinde
büyük bir günah, bir de insanlar için bazı menfaatler vardır. Fakat
günahları, menfaatlerinden daha büyüktür. Yine sana neyi infak
edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan fazlasını infak edin. İşte
böylece Allah, size âyetlerini açıklıyor. Umulur ki siz düşünürsünüz.
2/BAKARA-220: Fîd dunyâ vel âhirah(âhirati) ve yes’elûneke anil
yetâmâ kul ıslâhun lehum hayr(hayrun) ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum
vallâhu ya’lemul mufside minel muslih(muslihi) ve lev şâallâhu le
a’netekum innallâhe azîzun hakîm(hakîmun).
Dünya ve ahiret hakkında (düşünürsünüz.) Sana bir de yetimlerden
soruyorlar. De ki: Onlar hakkında yapacağınız bir ıslah, işlerine
karışmamaktan daha hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız, onlar sizin
kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyla ıslah ediciyi bilir, birbirinden
ayırd eder. Eğer Allah dileseydi, sizi zora koşardı. Şüphesiz ki Allah
çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2/BAKARA-221: Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minn(yu’minne), ve
le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ
tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min
muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nâr(nâri), vallâhu yed’û
ilel cenneti vel magfireti bi iznih(iznihi), ve yubeyyinu âyâtihî lin
nâsi leallehum yetezekkerûn(yetezekkerûne).
Müşrik kadınları, iman etmedikçe nikâhlamayın. Bir müşrik kadın,
sizin hoşunuza gitse bile, iman etmiş olan bir cariye herhalde ondan
daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de mümin kadınları nikâh ettirmeyin.
Bir müşrik, sizin hoşunuza gitse bile, mümin bir köle elbette ondan daha
hayırlıdır. Onlar sizi ateşe davet ederler, Allah ise, kendi izniyle
cennete ve mağfirete davet ediyor ve âyetlerini insanlara açıklıyor.
Umulur ki onlar hatırda tutup, öğüt alırlar.
2/BAKARA-222: Ve yes’elûneke anil mahîd(mahîdi), kul huve ezen,
fa’tezilûn nisâe fîl mahîdi, ve lâ takrabûhunne hattâ yathurn(yathurne)
fe izâ tetahherne fe’tûhunne min haysu emerekumullâh(emerekumullâhu)
innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbul mutetahhirîn(mutetahhirîne).
Ey Muhammed! Sana kadınların ay başı halinden de soruyorlar. De ki: O
bir eziyettir Onun için ay başı halinde oldukları zaman kadınlardan
çekilin ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. İyice
temizlendikleri zaman ise Allah'ın emrettiği yerden onlara varın,
yaklaşın Şüphesiz ki Allah çok tövbe edenleri de sever, çok
temizlenenleri de sever.
2/BAKARA-223: Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve
kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûh(mulâkûhu), ve
beşşiril mu’minîn(mu’minîne).
Kadınlarınız, sizin için bir tarladır. O halde tarlanıza dilediğiniz
gibi varın ve kendiniz için ileriye hazırlık yapın. Allah'tan korkun ve
bilin ki siz mutlaka O'nun huzuruna varacaksınız. Ey Muhammed, müminleri
müjdele!
2/BAKARA-224: Ve lâ tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve
tettekû ve tuslihû beynen nâs(nâsi), vallâhu semîun alîm(alîmun).
Sözünüzde durmanız, kötülükten sakınmanız ve insanların arasını
düzeltmeniz için, Allah'ı yeminlerinize hedef veya siper edip durmayın.
Allah, her şeyi işitir ve bilir.
2/BAKARA-225: Lâ yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin
yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîm(halîmun).
Allah, sizi yeminlerinizde bilmeyerek ettiğiniz lağıv (herhangi bir
kasıt olmadan, kanaate göre yanlış yere yapılan yemin)dan sorumlu
tutmaz. Fakat kalbinizin kazandığı yalan yere yapılan yeminden sorumlu
tutar. Allah çok bağışlayıcıdır, çok halimdir.
2/BAKARA-226: Lillezîne yu’lûne min nisâihim terabbusu erbaati
eşhur(eşhurin), fe in fâû fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).
Kadınlarından îlâ edenler (onlara yaklaşmamaya yemin edenler) için
dört ay beklemek vardır. Eğer bu yeminlerinden dönerlerse, şüphesiz ki
Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
2/BAKARA-227: Ve in azemût talâka fe innallâhe semîun alîm(alîmun).
Yok eğer boşamaya karar vermişlerse, şüphesiz ki Allah söylediklerini işitir, kurduklarını bilir.
2/BAKARA-228: Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete
kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne
in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhır(âhıri), ve buûletuhunne ehakku
bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâ(ıslâhan), ve lehunne mislullezî
aleyhinne bil ma’rûf(ma’rûfi), ve lir ricâli aleyhinne
dereceh(derecetun), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
Boşanan kadınlar, kendi kendilerine üç adet süresi beklerler ve
Allah'ın rahimlerinde yarattığını gizlemeleri, kendilerine helâl olmaz.
Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorlarsa gizlemezler. Kocaları da,
barışmak istedikleri takdirde o süre içersinde onları geri almaya daha
layıktırlar. O kadınların, üzerlerindeki meşru hak gibi, kendilerinin de
hakları vardır. Yalnız erkekler için, onların üzerinde bir derece
vardır. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2/BAKARA-229: Et talâku merratân(merratâni), fe imsâkun bi ma’rûfin
ev tesrîhun bi ihsân(ihsânin), ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ
âteytumûhunne şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi),
fe in hıftum ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet
bih(bihî), tilke hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men yeteadde
hudûdallâhi fe ulâike humuz zâlimûn(zâlimûne).
Boşamak (talak) iki defadır. Ondan sonrası ya iyilikle tutmak veya
güzellikle salmaktır. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız da size
helâl olmaz. Ancak Allah'ın çizdiği hudutta duramayacaklarından
korkmaları başka. Eğer siz de bunların, Allah'ın çizdiği hudutta
duramayacaklarından korkarsanız, kadının, ayrılmak için hakkından
vazgeçmesinde artık ikisine de günah yoktur. İşte bunlar, Allah'ın
çizdiği hudududur. Sakın bunları aşmayın, Her kim Allah'ın hududunu
aşarsa, işte onlar zalimlerdir.
2/BAKARA-230: Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ
tenkiha zevcen gayrah(gayrahu), fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en
yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâh(hudûdallâhi), ve tilke
hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin ya’lemûn(ya’lemûne).
Eğer kadını bir daha boşarsa, bundan sonra artık başka bir kocaya
varıncaya kadar ona helâl olmaz. Eğer ikinci koca da onu boşarsa,
Allah'ın hududunu sağlam tutacaklarını ümid ettikleri takdirde
öncekilerin birbirlerine dönmelerinde her ikisine de günah yoktur. İşte
bunlar, Allah'ın tayin ettiği hudududur. Bunları, bilen bir kavim için
açıklıyor.
2/BAKARA-231: Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe
emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûf(ma’rûfin), ve lâ
tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme
nefseh(nefsehu), ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâ(huzuven), vezkurû
ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti
yeızukum bih(bihî), vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in
alîm(alîmun).
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, artık
kendilerini ya iyilikle tutun veya güzellikle salın. Yoksa haklarına
tecavüz için zararlarına olarak onları tutmayın. Her kim bunu yaparsa
nefsine zulmetmiş olur. Sakın Allah'ın âyetlerini alay konusu edinmeyin,
Allah'ın üzerinizdeki nimetini, size kendisiyle öğüt vermek üzere
indirdiği kitap ve hikmeti hatırlayıp, düşünün. Hem Allah'tan korkun ve
bilin ki Allah her şeyi bilir.
2/BAKARA-232: Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe lâ
ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil
ma’rûf(ma’rûfi), zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu’minu billâhi vel
yevmil âhır(âhıri), zâlikum ezkâ lekum ve ather(atheru), vallâhu ya’lemu
ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Kadınları boşadığınız zaman iddetlerini bitirdiklerinde, aralarında
meşru bir şekilde rızalaştıkları takdirde, kendilerini kocalarıyla
nikâhlanacaklar diye sıkıştırıp, engellemeyin. İşte bu, içinizden
Allah'a ve ahiret gününe iman edenlere verilen bir öğüttür. Bu, sizin
hakkınızda daha hayırlı ve daha nezihtir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.
2/BAKARA-233: Vel vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni
li men erâde en yutimmer radâah(radâate), ve alel mevlûdi lehu
rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûf(ma’rûfi), lâ tukellefu nefsun illâ
vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi
veledihî ve alel vârisi mislu zâlik(zâlike), fe in erâdâ fısâlen an
terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en
testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil
ma’rûf(ma’rûfi), vettekullâhe va’lemû ennellâhe bi mâ ta’melûne
basîr(basîrun).
Anneler, çocuklarını, emzirmenin tamamlanmasını isteyenler için tam
iki yıl emzirirler. Çocuk kendisine ait olan babaya da emzirenlerin
yiyecekleri ve giyecekleri geleneklere uygun olarak bir borçtur. Bununla
beraber herkes ancak gücüne göre mükellef olur. Çocuğu sebebiyle bir
anne de, çocuğu sebebiyle bir baba da zarara sokulmasın. Varise düşen de
yine aynı borçtur. Eğer ana ve baba birbirleriyle istişare edip, her
ikisinin de rızasıyla çocuğu memeden ayırmak isterlerse kendilerine bir
günah yoktur. Eğer çocuklarınızı başkalarına emzirtmek isterseniz
vereceğinizi güzel güzel verdikten sonra bunda da size bir günah yoktur.
Bununla beraber Allah'tan korkun ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı
görür.
2/BAKARA-234: Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen
yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâ(aşran), fe izâ
belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil
ma’rûf(ma’rûfi), vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
İçinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimselerin hanımları,
kendi başlarına dört ay on gün beklerler. İddet (bekleme) sürelerini
bitirdikleri zaman, artık kendileri hakkında meşru bir şekilde
yapacakları hareketten size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan
haberdardır.
2/BAKARA-235: Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin
nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve
lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâ(ma’rûfen), ve
lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu eceleh(ecelehu),
va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûh(fahzerûhu), va’lemû
ennallâhe gafûrun halîm(halîmun).
Böyle kadınlara evlenme isteğinizi üstü kapalı biçimde çıtlatmanızda
veya gönlünüzde tutmanızda size bir vebal yoktur. Allah biliyor ki siz
onları mutlaka anacaksınız. Fakat meşru bir söz söylemekten başka bir
şekilde kendileriyle gizlice sözleşmeyin. Farz olan iddet sona erinceye
kadar da nikâh akdine azmetmeyin (kesin karar vermeyin). Bilin ki Allah
gönlünüzdekini bilir. Öyle ise O'nun azabından sakının. Yine bilin ki
Allah çok bağışlayıcıdır, çok yumuşaktır.
2/BAKARA- 236: Lâ cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem
temessûhunne ev tefridû lehunne farîdâh(farîdâten) ve mettiûhunne alel
mûsiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuh(kaderuhu) metâan bil
ma’rûf(ma’rûfi), hakkan alel muhsinîn(muhsinîne).
Eğer kadınları, kendilerine dokunmadan veya onlara bir mehir takdir
etmeden boşarsanız (bunda) size bir vebal yoktur. Şu kadar ki onlara
(mal verip) faydalandırın. Eli geniş olan hâline göre, eli dar olan da
haline göre ve güzellikle faydalandırmalıdır. Bu, iyilik yapanlar
üzerine bir borçtur.
2/BAKARA-237: Ve in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve
kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya’fûne ev
ya’fuvellezî bi yedihî ukdetun nikâh(nikâhı), ve en ta’fû akrabu lit
takvâ ve lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne
basîr(basîrun).
Eğer onları, kendilerine dokunmadan önce boşar ve mehri de kesmiş
bulunursanız, o zaman borç, o kestiğiniz miktarın yarısıdır. Ancak
kadınlar veya nikâh akdini elinde bulunduran kimse bağışlarsa başka. Ey
erkekler! sizin bağışlamanız ise takvaya daha yakındır. Aranızdaki
fazileti unutmayın şüphesiz ki Allah, her ne yaparsanız hakkiyle görür.
2/BAKARA-238: Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitîn(kânitîne).
Namazlara ve orta namaza devam edin ve Allah için boyun eğerek kalkıp namaza durun.
2/BAKARA-239: Fe in hıftum fe ricâlen ev rukbânâ(rukbânen), fe izâ
emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).
Eğer bir korku hâlindeyseniz, yaya veya binekli olarak giderken
kılın, (korkudan) emin olduğunuz zaman da böyle bilmediğiniz şeyleri
size öğrettiği şekilde Allah'ı zikredin (namazlarınızı yine her zamanki
gibi huşû ile kılın).
2/BAKARA-240: Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne
ezvâcâ(ezvâcen), vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel havli gayre
ıhrâc(ıhrâcın), fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî
enfusihinne min ma’rûf(ma’rûfin), vallâhu azîzun hakîm(hakîmun).
İçinizden hanımlarını geride bırakarak vefat edecek olanlar, eşleri
için senesine kadar evlerinden çıkarılmaksızın kendilerine yetecek bir
malı vasiyet ederler. Bununla birlikte eğer kendileri çıkarlarsa, kendi
haklarında yaptıkları meşru bir hareketten dolayı size bir sorumluluk
yoktur. Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
2/BAKARA-241: Ve lil mutallakâti metâun bil ma’rûf(ma’rûfi) hakkan alel muttekîn(muttekîne).
Boşanmış kadınlar için de meşru ve geleneğe uygun şekilde bir
meta'(intifa hakkı) vardır ki verilmesi, Allah'tan korkanlar üzerine bir
borçtur.
2/BAKARA-242: Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûn(ta’kılûne).
İşte akıllarınız ersin diye, Allah size âyetlerini böylece açıklıyor.
2/BAKARA-243: E lem tera ilellezîne haracû min diyârihim ve hum
ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû summe ahyâhum innallâhe
le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûn(yeşkurûne).
Görmedin mi o kimseleri ki kendileri binlerce kişi iken ölüm
korkusuyla yurtlarından çıktılar. Allah da kendilerine "ölün!" dedi,
sonra da onlara bir hayat verdi. Şüphesiz ki Allah, insanlara karşı bir
lütuf sahibidir. Fakat insanların pek çokları şükretmezler.
2/BAKARA-244: Ve kâtilû fî sebîlillâhi va’lemû ennallâhe semîun alîm(alîmun).
O halde Allah yolunda çarpışın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.
2/BAKARA-245: Menzellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu
lehû ed’âfen kesîrah(kesîraten), vallâhu yakbidu ve yebsut(yebsutu) ve
ileyhi turceûn(turceûne).
Kimdir o adam ki Allah'a güzel bir ödünç versin de Allah da ona
birçok katlarını ödesin. Allah darlık da verir, genişlik de verir.
Hepiniz de O'na döndürülüp götürüleceksiniz.
2/BAKARA-246: E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ,
iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî
sebîlillâh(sebîlillâhi), kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu
ellâ tukâtil(tukâtilû), kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve
kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu
tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimîn(zâlimîne).
Baksana, İsrail oğullarının Musa'dan sonra ileri gelenlerine! Hani
onlar, bir peygamberlerine: "Bize bir kumandan gönder de Allah yolunda
savaşalım..." dediler. O da: "Size savaş farz kılınırsa, acaba
yapmamazlık eder misiniz?" dedi. Onlar: "Bize ne oldu da yurtlarımızdan
çıkarıldığımız ve çocuklarımızdan ayrıldığımız halde Allah yolunda
savaşmayalım?" dediler. Bunun üzerine savaş kendilerine farz kılınınca
da onlardan pek azı hariç, yüz çevirdiler. Ama Allah, o zalimleri bilir.
2/BAKARA-247: Ve kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum
tâlûtemelikâ(meliken), kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu
ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâl(mâli), kâle
innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cism(cismi),
vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Peygamberleri onlara: "Allah, size hükümdar olmak üzere Talût'u
gönderdi." demişti. Onlar: "Ona bizim üzerimize hükümdar olmak nereden
geldi? Oysa hükümdarlığa biz ondan daha lâyıkız, ona maldan bir
genişlik, bir bolluk da verilmemiştir." dediler. Peygamberleri de "Onu
sizin başınıza Allah seçmiş ve ona bilgi ve vücut bakımından bir güç,
bir genişlik vermiştir." dedi. Hem Allah, mülkünü dilediğine verir.
Allah'ın rahmeti geniştir, o her şeyi bilir.
2/BAKARA-248: Ve kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en
ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ
terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikeh(melâiketu), inne fî
zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Peygamberleri, onlara şunu da söylemişti: Haberiniz olsun, Onun
hükümdarlığının alâmeti, size o tabutun gelmesi olacaktır ki onda
Rabbinizden bir sekine (sükûnet, gönül rahatlığı), Musa ve Harun
ailelerinin bıraktıklarından bir bakiyye (kalıntı) vardır. Onu melekler
getirecektir. Eğer iman etmiş kimselerden iseniz, bunda sizin için kesin
bir ibret, bir alâmet vardır.
2/BAKARA-249: Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe
mubtelîkum bi neher(neherin), fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men
lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi
yedih(yedihî), fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu
huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve
cunûdih(cunûdihî), kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min
fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâh(iznillâhi),
vallâhu meas sâbirîn(sâbirîne).
Talut, ordu ile hareket edince dedi ki: "Allah sizi mutlaka bir
nehirle imtihan edecek. Kim ondan içerse, benden değildir. Kim de onu
tatmazsa, işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka (bu
kadarına ruhsat vardır)." Derken içlerinden pek azı hariç, hepsi de
varır varmaz ondan içtiler. Talut ve beraberindeki iman eden kimseler
nehri geçtiklerinde. "Bizim bugün, Calut ile ordusuna karşı duracak
gücümüz yok." dediler. Allah'a kavuşacaklarına inanıp, bilenler ise şu
cevabı verdiler: "Nice az topluluklar, Allah'ın izniyle nice çok
topluluklara galip gelmişlerdir. Allah, sabırlılarla beraberdir."
2/BAKARA-250: Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ
efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil
kâfirîn(kâfirîne).
Calut ve ordusuna karşı savaş meydanına çıktıkları zaman da şöyle
dediler: "Ey Rabbimiz! Üzerlerimize sabır dök, ayaklarımızı sabit tut ve
kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!"
2/BAKARA-251: Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve
âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ
def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe
zû fadlin alel âlemîn(âlemîne).
Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Davud, Calut'u
öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi
ve ona dilediği şeylerden de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları
birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur gid2/erdi.
Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir.
2/BAKARA-252: Tilke âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakk(hakkı), ve inneke le minel murselîn(murselîne).
İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana hakkıyla okuyoruz. Şüphesiz ki sen o gönderilen resullerdensin.
2/BAKARA-253: Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’d(ba’din),
minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecât(derecâtin), ve âteynâ
îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudus(rûhıl kudusi), ve
lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul
beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men
kefer(kefere), ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ
yurîd(yurîdu).
O işaret olunan resuller yok mu, biz onların bazısını, bazısından
üstün kıldık. İçlerinden kimi var ki Allah, kendisiyle konuştu, bazısını
da derecelerle daha yükseklere çıkardı. Biz Meryem oğlu İsa'ya da o
delilleri verdik ve kendisini Rûhu'l-Kudüs (Cebrail) ile
kuvvetlendirdik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasındaki ümmetler,
kendilerine o deliller geldikten sonra birbirlerinin kanına girmezlerdi.
Fakat ihtilâfa düştüler, kimi iman etti, kimi inkâr etti. Yine Allah
dileseydi, birbirlerinin kanına girmezlerdi. Fakat Allah dilediğini
yapar.
2/BAKARA-254: Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min
kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ
şefâah(şefâatun), vel kâfirûne humuz zâlimûn(zâlimûne).
Ey iman edenler! Kendisinde hiçbir alış verişin, hiçbir dostluğun ve
hiçbir şefaatin bulunmadığı bir gün gelmeden önce, size verdiğimiz
rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar
zalimlerdir.
2/BAKARA-255: Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûm(kayyûmu), lâ
te’huzuhu sinetun ve lâ nevm(nevmun), lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil
ard(ardı), menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznih(iznihî) ya’lemu mâ
beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ
bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard(arda), ve lâ yeûduhu
hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîm(azîmu).
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O daima diridir (hayydır), bütün
varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de
uyku. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda
şefaat edecek olan kimdir? O, kullarının önlerinde ve arkalarında ne
varsa hepsini bilir. Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden
hiç bir şey kavrayamazlar. O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri
kucaklamıştır. Onların her ikisini de görüp gözetmek O'na bir ağırlık
vermez. O çok yücedir, çok büyüktür.
2/BAKARA-256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel
gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke
bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk, sapıklıktan ayırd edilmiştir.
Artık her kim tâğutu inkar edip, Allah'a inanırsa, sağlam bir kulpa
yapışmıştır ki, o hiçbir zaman kopmaz. Allah, her şeyi işitir ve bilir.
2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti
ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen
nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ
hâlidûn(hâlidûne).
Allah, iman edenlerin velisidir. Onları karanlıklardan aydınlığa
çıkarır. İnkâr edenlerin velileri de tağuttur, onları aydınlıktan
karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî
olarak kalırlar.
2/BAKARA-258: E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en
âtâhullâhul mulk(mulke), iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu,
kâle ene uhyî ve umît(umîtu), kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi
minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî kefer(kefere),
vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).
Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye, Rabbi hakkında İbrahim'le
tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, ona: "Benim Rabbim odur ki, hem
diriltir, hem öldürür." dediği zaman: "Ben de diriltir ve öldürürüm."
demişti. İbrahim: "Allah güneşi doğudan getiriyor, haydi sen onu batıdan
getir!" deyince o inkâr eden herif şaşırıp kaldı. Öyle ya, Allah
zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
2/BAKARA-259: Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ
urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu
miete âmin summe beaseh(beasehu), kâle kem lebist(lebiste), kâle lebistu
yevme ev ba’da yevm(yevmin), kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ
taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke
âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ
lahmâ(lahmen), fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli
şey’in kadîr(kadîrun).
Yahut o kimse gibisini (görmedin mi) ki, bir şehre uğramıştı, altı
üstüne gelmiş, ıpıssız yatıyordu. "Bunu bu ölümünden sonra Allah, nerden
diriltecek?" dedi. Bunun üzerine Allah onu yüz sene öldürdü, sonra
diriltti, "Ne kadar kaldın?" diye sordu. O da: "Bir gün, yahut bir
günden eksik kaldım." dedi. Allah buyurdu ki: "Hayır, yüz sene kaldın,
öyle iken bak yiyeceğine, içeceğine henüz bozulmamış, hele eşeğine bak,
hem bunlar, seni insanlara karşı kudretimizin bir işareti kılalım
diyedir. Hele o kemiklere bak, onları nasıl birbirinin üzerine
kaldırıyoruz? Sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Böylece gerçek ona
açıkça belli olunca: "Şimdi biliyorum ki, Allah her şeye kadirdir."
dedi.
2/BAKARA-260: Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ
kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz
erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin
minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâ(sa’yen), va’lem ennallâhe
azîzun hakîm(hakîmun).
Bir zamanlar İbrahim de: "Ey Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana
göster!" demişti. Allah: "İnanmadın mı ki?" buyurdu. İbrahim: "İnandım,
fakat kalbim iyice yatışsın diye istiyorum." dedi. Allah buyurdu ki:
"Öyle ise kuşlardan dördünü tut da onları kendine çevir, iyice
tanıdıktan sonra (kesip) her dağın başına onlardan birer parça dağıt,
sonra da onları çağır, koşa koşa sana gelecekler ve bil ki, Allah
gerçekten çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
2/BAKARA-261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke
meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu
habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun
alîm(alîmun).
Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, bir tanenin durumu
gibidir ki, yedi başak bitirmiş ve her başakta yüz tane var. Allah,
dilediğine daha da katlar. Allah'ın rahmeti geniştir. O, her şeyi bilir.
2/BAKARA-262: Ellezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi summe lâ
yutbiûne mâ enfekû mennen ve lâ ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ
havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Allah yolunda mallarını infak eden, sonra verdiklerinin arkasından
başa kakmayı, gönül incitmeyi uygun görmeyen kimselerin Rableri yanında
mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar,
üzülmeyeceklerdir.
2/BAKARA-263: Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun).
Bir tatlı dil ve kusurları bağışlamak, arkasından eza ve gönül
bulantısı gelecek bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, hiçbir şeye
muhtaç değildir, halimdir, yumuşak davranır.
2/BAKARA-264: Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil
menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi
vel yevmil âhır(âhıri), fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe
esâbehu vâbilun fe terakehu saldâ(salden), lâ yakdirûne alâ şey’in
mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirîn(kâfirîne).
Ey iman edenler! Sadakalarınızı, başa kakmak, gönül kırmakla boşa
gidermeyin. O adam gibi ki, insanlara gösteriş için malını dağıtır da ne
Allah'a inanır, ne ahiret gününe. Artık onun hâli, bir kayanın hâline
benzer ki, üzerinde biraz toprak varmış, derken şiddetli bir sağnak
inmiş de onu yalçın bir kaya halinde bırakıvermiş. Öyle kimseler,
kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu
doğru yola iletmez.
2/BAKARA-265: Ve meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe
mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin
esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyn(dı’feyni), fe in lem yusıbhâ
vâbilun fe tall(tallun), vallâhu bimâ ta’melûne basîr(basîrun).
Allah'ın rızasını aramak, kendilerini veya kendilerinden bir kısmını
Allah yolunda sabit kılmak için mallarını Allah yolunda harcayanların
hâli ise, bir tepedeki güzel bir bahçenin hâline benzer ki, ona kuvvetli
bir sağnak düşmüş de yemişlerini iki kat vermiştir. Böyle bir bahçeye
yağmur düşmese bile mutlaka bir çisenti vardır. Allah, yaptıklarınızı
görür.
2/BAKARA-266: E yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin
ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve
esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun
fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum
tetefekkerûn(tetefekkerûne).
Hiç biriniz ister mi ki, kendisinin hurmalık ve üzümlüklerden bir
bahçesi olsun, altında ırmaklar aksın, içinde her türlü ürünü bulunsun
da, kendi üzerine de ihtiyarlık çökmüş ve elleri ermez, güçleri yetmez
küçük, zayıf çocukları olsun. Derken ona ateşli bir bora isabet
ediversin de o bahçe yanıversin. İşte Allah, âyetlerini size böylece
açıklıyor. Umulur ki, düşünürsünüz.
2/BAKARA-267: Yâ eyyuhâllezîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ
kesebtum ve mimmâ ahracnâ lekum minel ard(ardı), ve lâ teyemmemûl habîse
minhu tunfikûne ve lestum bi âhızîhı illâ en tugmidû fîh(fîhî), va’lemû
ennallâhe ganiyyun hamîd(hamîdun).
Ey iman edenler! İnfakı gerek kazandıklarınızın, gerek sizin için
yerden çıkardıklarımızın temizlerinden yapın. Kendinizin göz yummadan
alıcısı olamıyacağınız fenasını vermeye yeltenmeyin. Biliniz ki, Allah
sadakalarınıza muhtaç değildir ve hamde layık olandır.
2/BAKARA-268: Eş şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi
vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâ(fadlan), vallâhu vâsiun
alîm(alîmun).
Şeytan sizi fakirlikle korkutup çirkin çirkin şeylere teşvik eder.
Allah da lütfundan ve bağışlamasından birtakım vaatlerde bulunuyor.
Allah'ın lütfu geniştir. O herşeyi bilendir.
2/BAKARA-269: Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad
ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).
Dilediğine hikmet verir, hikmet verilene ise pek çok hayır verilmiş demektir. Ve bunu ancak üstün akıllılar anlar.
2/BAKARA-270: Ve mâ enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe
innallâhe ya’lemuh(ya’lemuhu), ve mâ liz zâlimîne min ensâr(ensârın).
Her ne çeşit nafaka verdinizse veya ne türlü bir adak adadınızsa,
Allah onu kesinlikle bilir. Ve zalimlere hiçbir şekilde yardım
olunmayacaktır.
2/BAKARA-271: İn tubdûs sadakâti fe niimmâ hiy(hiye), ve in tuhfûhâ
ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min
seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).
Sadakaları açıkça verirseniz o, ne iyi olur; yok eğer onları gizler
de fakirlere öyle verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve
günahlarınızın birçoğunun bağışlanmasına sebep olur. Bilin ki, Allah,
her ne yaparsanız hepsinden haberdardır.
2/BAKARA-272: Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu,
ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe
vechillâh(vechillâhi), ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum
lâ tuzlemûn(tuzlemûne).
Onları yola getirmek senin boynuna borç değildir, ancak Allah
dilediğini yola getirir. Yaptığınız her iyilik sırf kendiniz içindir.
Siz yalnızca Allah rızasını gözetmenin dışında infak etmezsiniz. İyilik
cinsinden ne infak ederseniz o size aynen ödenir. Size hiçbir şekilde
haksızlık yapılmaz.
2/BAKARA-273: Lil fukarâillezîne uhsirû fî sebîlillâhi lâ yestatîûne
darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe minet teaffuf(teaffufi),
ta’rifuhum bi sîmâhum, lâ yes’elûnen nâse ilhâfâ(ilhâfen), ve mâ tunfikû
min hayrin fe innallâhe bihî alîm(alîmun).
Sadakalarınızı, kendilerini Allah yoluna adamış olan fakirlere
veriniz. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmaya güç yetiremezler. Utangaç
olduklarından dolayı, bilmeyenler, onları zengin sanırlar. Oysa sen
onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük yapıp kimseden birşey de
isteyemezler. Ne türden bir iyilik yaparsanız, şüphe yok ki, Allah onu
bilir.
2/BAKARA-274: Ellezîne yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri
sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun
aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Mallarını gece ve gündüz, gizlice ve açıkça infak edenler yok mu,
işte onların Rableri katında ecir ve mükafatları vardır. Ve onlara
herhangi bir korku yoktur, onlar hiçbir zaman mahzun da olmazlar.
2/BAKARA-275: Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ
yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum
kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ
fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve
emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum
fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Riba (faiz) yiyen kimseler, şeytan çarpan kimse nasıl kalkarsa ancak
öyle kalkarlar. Bu ceza onlara, "alışveriş de faiz gibidir" demeleri
yüzündendir. Oysa Allah, alışverişi helal, faizi de haram kılmıştır.
Bundan böyle her kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine
faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine ve hakkındaki hüküm
de Allah'a kalmıştır. Her kim de yeniden faize dönerse işte onlar
cehennem ehlidirler ve orada süresiz kalacaklardır.
2/BAKARA-276: Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakât(sadakâti), vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîm(esîmin).
Allah faizi mahveder, oysa sadakaları bereketlendirir. Allah günahta ve inkârda direnen hiç kimseyi sevmez.
2/BAKARA-277: İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ekâmûs salâte
ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ
hum yahzenûn(yahzenûne).
İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin
Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku
olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.
2/BAKARA-278: Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minîn(mu’minîne).
Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve artık faizin peşini bırakın, eğer gerçekten müminler iseniz.
2/BAKARA-279: Fe in lem tef’alû fe’zenû bi harbin minallâhi ve
resûlih(resûlihî), ve in tubtum fe lekum ruûsu emvâlikum, lâ tazlimûne
ve lâ tuzlemûn(tuzlemûne).
Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah ve Resulü tarafından size savaş
açılmış olduğunu bilin. Eğer tevbe ederseniz, sermayeleriniz sizindir.
Haksızlık etmezsiniz, haksızlığa da uğramazsınız.
2/BAKARA-280: Ve in kâne zû usratin fe naziratun ilâ
meysereh(meyseretin) ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum
ta’lemûn(ta’lemûne).
Eğer borçlu darlık içindeyse, ona ödeme kolaylığına kadar bir süre
tanıyın. Ve bu gibi borçlulara alacağınızı bağışlayıp sadaka etmeniz
eğer bilirseniz sizin için, daha hayırlıdır.
2/BAKARA-281: Vettekû yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne).
Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra
da herkese kazancı tamamıyla ödenecek ve hiç kimse haksızlığa
uğramayacaktır.
2/BAKARA-282: Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ
ecelin musemmen fektubûh(fektubûhu), velyektub beynekum kâtibun bil
adl(adli), ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub,
velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu
şey’â(şey’en), fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ
yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adl(adli), vesteşhidû
şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun
vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe
tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes’emû
en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelih(ecelihî), zâlikum aksatu
indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne
ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ
tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ
şehîd(şehîdun), ve in tef’alû fe innehu fusûkun bikum,
vettekûllâh(vettekûllâhe), ve yuallimukumullâh(yuallimukumullâhu),
vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).
Ey iman edenler! Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde
bulunduğunuz vakit onu yazın. Hem aranızda doğruluğuyla tanınmış yazı
bilen biri yazsın. Yazı bilen biri, Allah'ın, kendisine öğrettiği gibi
yazmaktan kaçınmasın da yazsın. Bir de hak kendi üzerinde olan adam
söyleyip yazdırsın ve herbiri yazarken Rabbi olan Allah'dan korksun da
haktan birşey eksiltmesin. Şayet borçlu bir bunak veya küçük bir çocuk
veya söyleyip yazdıramıyacak durumda biri ise velisi doğrusunu söyleyip
yazdırsın. Erkeklerinizden hazırda olan iki kişiyi şahit de yapın. Şayet
iki tane erkek hazırda yoksa, o zaman doğruluğuna güvendiğiniz
şahitlerden bir erkekle iki kadın ki, birisi unutunca, öbürü
hatırlatsın, şahitler de çağırıldıklarında kaçınmasınlar; siz yazanlar
da az olmuş, çok olmuş, onu vadesine kadar yazmaktan usanmayın. Bu,
Allah katında adalete daha uygun olduğu gibi; hem şahitlik için daha
sağlam, hem şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Meğer ki,
aranızda hemen devredeceğiniz bir ticaret olsun, o zaman bunu
yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alım satım yaptığınız vakit
de yine şahit tutun. Ayrıca ne yazan, ne de şahitlik eden bir zarar
görmesin. Eğer onlara zarar verirseniz, o işte mutlaka size dokunacak
bir günah olur. Üstelik Allah'dan korkun. Allah size ayrıntılarıyla
öğretiyor ve Allah her şeyi bilir.
2/BAKARA-283: Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe
rihânun makbûdah(makbûdatun), fe in emine ba’dukum ba’dan
felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbeh(rabbehu), ve lâ
tektumûş şehâdeh(şehâdete), ve men yektumhâ fe innehû âsimun
kalbuh(kalbuhu), vallâhu bi mâ ta’melûne alîm(alîmun).
Şayet siz sefer üzere olur bir kâtip de bulamazsanız, o vakit alınmış
bir rehin belge yerine geçer. Yok eğer birbirinize güveniyorsanız
kendisine güvenilen adam Rabbi olan Allah'dan korksun da üzerindeki
emaneti ödesin. Bir de şahitliğinizi inkâr edip gizlemeyin, onu kim
inkâr ederse mutlaka onun kalbi vebal içindedir. Her ne yaparsanız Allah
onu bilir.
2/BAKARA-284: Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard(ardı), ve in
tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâh(bihillâhu), fe
yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in
kadîr(kadîrun).
Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Siz
içinizdekileri açığa vursanız da gizli tutsanız da Allah onunla sizi
hesaba çeker. Sonra dilediğini bağışlar, dilediğine de azab eder. Allah
her şeye kadirdir.
2/BAKARA-285: Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel
mu’minûn(mu’minûne), kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve
rusulih(rusulihî), lâ nuferriku beyne ehadin min rusulih(rusulihî), ve
kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr(masîru).
Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indirildiyse ona iman etti.
Müminlerin de hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine
iman ettiler. "Biz Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayız,
duyduk ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak
sanadır." dediler.
2/BAKARA-286: Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet
ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ
ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ
ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ,
verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne).
Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin
kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir.
Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak bizi tutup sorguya çekme! Ey
Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Ey
Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bağışla bizi,
mağfiret et bizi, rahmet et bize! Sensin bizim Mevlamız, kâfir kavimlere
karşı yardım et bize.
0 Yorumlar